3. Bölüm

24 5 97
                                    

-Sormayı unuttum abi sen ne çalıştın dün?

-Fizik ve matematik çalıştım ya.

-İnşallah fizikten yüksek alırsın hocaya ayıp olmasın.

-Ay valla gece gündüz fizik çalışıyorum inşallah yaparım.

-Yaparsın tabii mal olmayan yapar diyeceğim de malsın sen umutlarım gitgide azalıyor.

-Sana çarpardım da Ekin dua et dersteyiz.

-Delinin zoruna bak.

Kimya dersindeydik hocanın tahtaya yazdığı soruları cevaplıyorduk ve şükürler olsun ki kimyada iyiydim.

-Hocam Berfin'in karnı ağrıyormuş tuvalete gidebilir miyiz?

-Neden beraber gidiyorsunuz Elif? Berfin tek başına yürüyemiyor muymuş.

-Tek gidebilirim hocam.

-Tamam git.

Ekin Elif'in taklidini yaparken kahkaha atmamak için zor duruyordum.

-Hocoooom Bıse'nin karnı ağırıyor Bıse'yi tuvalete götüreyim mi belki gazı vardır karnını ovalarım geçer?

-Lan atacak bizi dersten sus artık sus.

-Evet Ekin bize ilk soruyu cevaplar mısın?

Beklemediği bir anda hocanın kendisine soru sormasıyla Ekin aynı şöyle kalmıştı;

Beklemediği bir anda hocanın kendisine soru sormasıyla Ekin aynı şöyle kalmıştı;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-Lan bak yaptım ben soruyu.

-Ablan salak mı sanki ben de yaptım it.

Cool olduğunu sandığı bir yürüyüşle soruyu yaptıktan sonra tahta kalemini bıraktı. Mutlu bir şekilde yanıma gelirken bir gereksizin konuşmasıyla tekrar tahtaya doğru gitmek zorunda kalmıştı.

-E ama hocam Ekin anlatmadı soruyu nasıl anlayacağız, dedi Elif sanki dersi dinliyormuş gibi.

-Pardon Elif senin kitaba bakmadığını ve bu soruların aynısının çözümleriyle kitapta olduğunu unutmuşum hemen açıklıyorum.

Ekin'in lafıyla Bayan Tiktok'er bozguna uğramıştı. Sınıfta sessiz bir ooo senfonisi çaldıktan sonra Ekin soruyu anlattı ve yanıma oturdu. Bugünü ömrünün sonuna kadar herkese anlatacağına emindim...

-Çabuk Asya çabuk hemen Gökçe'ye anlatmamız lazım.

Ekin'den kolumu kurtardıktan sonra Gökçe'nin sınıfına gittik benden (ç)aldığı kitabı okuyordu.

-Gökçeee kanki neler anlatacağım sana, Ekin adeta Gökçe'nin üzerine atlamıştı ama onun vahşi hareketlerine bağışıklık kazanmıştık.

-Vay vay beyin sinyalleri alıyorum senden aferin Ekin, Gökçe yapmacık bir gururla konuştuğunda gülmüştük.

-Ablanız alfalığın kitabını yazacak, abartma moduna geçtiğinde Gökçe'yle aynı anda "abartma" demiştik.

-Ders beden hadi gidelim Asya.

-Kanka zil çaldıktan sonra gidelim ya din hocası nöbetçi sevmiyorum o kadını. Bize "zil çaldı nereye gidiyorsunuz?" dediğinde "hocam dersimiz beden" deriz kalır öyle.

-Manyak mıdır nedir.

-Sınıfta bekleyelim Asya hadi.

-Ay tamam be, görüşürüz Gökçe salağı ve bize camdan bakmayı unutma.

-Bakamam çünkü laboratuvara ineceğiz.

-Hee tamam o zaman kanka görüşürüz.

-Görüşürüz vasıfsız Gökçe.

-Ekin'cim Asya'cım hadi köşeden köşeden.

Gökçe'ye el salladıktan sonra zilin çalmasını bekledik çalınca çıktık. Zavallı hayallerim gerçekleşemeyecekti çünkü manyak din hocası etrafta yoktu, bir miktar üzgündüm...

-Tamam gençler yeter bu kadar esneme hareketi alın topları oynayın.

Her zamanki ritüeli gerçekleştirip yine serbest bırakılmıştık bir beden dersi klasiği... Hocadan voleybol topunu aldım, şu beden derslerinde köşeye geçip oturan gruptan nefret ederdim, beden dersine sizi dedikodu yapasınız diye mi çıkarıyorlar? Ve bilin bakalım bizim sınıftaki o grubu kimler oluşturuyordu; Elif, Nil, Zeynep, Sude, Berfin, Leyla ve Ecrin... Günahım kadar sevmediğim şahıslar. Neyse ki bizimle oynamıyorlardı da eğleniyorduk, genelde yedi-sekiz kişi oynardık bugün Emir'de bizimle oynayacaktı ve 9 kişiydik.

-Bana yolla Asya bana helaalll biz kazandık.

Emir ve bağırışlarıyla geçmişti oyun hepimize gaz veriyordu, onunla aynı takımda olmak çok komikti.

-Biraz dinlenelim sonra bir set daha oynarız, dediğimde herkes onaylamış ve sularına sarılmıştı.

Selim hocanın bağırış sesi geliyordu sanırım birini azarlıyordu, etrafıma bakınca sesin köşeden geldiğini fark ettim Ekin'i kolunda çekiştirerek oraya yönelim. Kaos nerede biz orada. Köşeyi dönünce böyle bir manzarayla karşılaşacağım asla aklıma gelmezdi...

Elif çöp konteynırının kapağına sıkışmıştı, sanırım kapağı kapalıyken üstüne çıkmıştı ve bu ağırlığa dayanamayan çöp kutusunun kapağı kırılmıştı... Ortasında Elif'le beraber...

-Ya kızım sen salak mısın? Senin ne işin var çöp kutusunun üstünde ya.

-Hocam fotoğraf çekilecektim sonra kırıldı bir anda, Elif hiç açıklama yapmasaydın keşke.

-Ne fotoğrafı ne fotoğrafı derste değil misin sen arkadaşlarınla voleybol oynayacağına fotoğraf mı çekiliyordun burada?

-Çok özür dilerim hocam, ben nasıl çıkacağım buradan?

-Valla nasıl girdiysen öyle çıkarasın büyük ihtimal levyeyle mi çıkaralım seni?

Gökçe'nin sesini duyduğumda ona döndüm ne işi vardı ki burada? Etrafa bakındığımda Gökçe'nin bütün sınıfının burada olduğunu gördüm sanırım laboratuvara inerken sesleri duymuşlardı. Hemen çıkış kapısının yanında laboratuvar vardı, kapının bitişiğinde de çöp kutuları.

-Kübra hocan müdüre söylemeye gitti hay Allah'ım nasıl çıkartacağız ki. Asya, Ekin gelin siz arkadaşınızın başında durun geliyorum ben.

Ekin'le Elif'in yanına gittiğimizde şaşkındım, geri zekalıar birliği neredeydi? Tek başına mal gibi çöpün içinde duruyordu.

-Tamam hocam buradayız biz.

-Cidden çöp konteynırının üstünde fotoğraf mı çekiliyordun Elif? Fantezi mi bu?

Ekin'in sözleriyle herkes gülmekten kıpkırmızı olmuştu. İnsan hayatında kaç kez böyle bir ana tanıklık edebilirdi ki? Gülerek etrafıma bakınca geçen gün gördüğümüz "kendini sempatik sanan erkekler grubunu" gördüm, onlar en baştan beri buradaydı sanırım.

-Ooo selam güzellikler nöbetçisiniz bugün sanırım?

Gevşek sarışın yine konuşmuştu sözcü müydü bu çocuk? Gökçe onları gördükten sonra hemen yanımıza gelmişti.

-Aynen nöbetçiyiz çöp nöbetçisi, dedi Gökçe ters bir şekilde, ama onlar buna güldü?

-Geldik geldik hadi bakalım seni çıkarmaya çalışalım şuradan.

Selim hoca geldiğinde elinde gördüğümüz şeyle şoka girmiştik... Aynı zamanda ben yanında gördüğüm kişiyle de şoka girmişim...

Bana Öyle BakmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin