Gulf, Mew'un evinden ayrıldıktan sonra hastaneyi arayıp iki günlüğüne izin almıştı. Eninde sonunda onunla karşılaşacağının farkındaydı ancak yine de kendini bir nebze de olsa toparlayana kadar gözüne görünmek istemiyordu. Elindeki kahve bardağını koltuğun önündeki masaya koydu. Bu iki günlük izin Prem'le yürüttüğü plan için harika zamanlamaydı. Çoktan bir hafta tükenmiş sayılırdı ve işleri hızlandırmalıydı.
"Gulf?" Telefondan gelen ses Gulf'ın dikkatini oraya vermesini sağladı.
"Neredesin? Evime gelebilir misin Prem?"
"Küçük bir işim var onu hallettikten sonra gelirim. Bir şey mi var?"
Endişeli ses Gulf'ı gülümsetti. Kendinden sonra en çok ona güveniyordu. Eh güvenmekte haksız sayılmazdı. Prem, Gulf'a bir hayat borçlanmıştı. Gulf'ın bunu önemsediği yoktu ancak Prem oldukça önem veriyordu bu duruma.
"Hayır, önemli bir şey değil sadece plan hakkında biraz konuşalım istedim."
"Anladım. Hastaneye gitmiyorsun o zaman?"
"Hayır iki günlüğüne izin aldım. Plânı biraz hızlandırmamız gerekiyor. Boun'u da getir."
"Peki patron birkaç saat sonra görüşürüz"
Kana elindeki telefonu koltuğun üzerine koydu. Arkasına yaşlanmışken gelen bildirim sesi nefesini seslice salmasına sebep oldu. Oturupta kafasını dinleyecek, düşüncelerini değerlendirecek vakti olmamıştı. Bu sebeple hafif bir sinirle telefonunu tekrar eline aldı. Gelen mesaj sopa yutmuş gibi olduğu yerde dikleştirirken bir yandan da iyice sinirlenmeye başlıyordu.
"Kaçtın! Bu kadar korkak olduğunu bilmiyordum Kana. Senin yaptığın gibi sapıkça şeyler düşünmemiştim kahvaltı yapalım derken😁😏"
"Offf! Nasıl kurtulacağım bu piç'in dilinden!"
Kısa düşünme süresinden sonra ince ve uzun parmakları klavye üzerinde kayarcasına hareket etmeye başladı.
Sert bir şekilde karşılık vermesi gerektiğini düşünüyordu. Ama biliyordu ki Suppasit hemen pes edecek adam değildi ve bu konuyu sık sık açarak onu utandıracaktı.
"Neden senden korkayım ki? Senin gibi huzur bozan evinde daha fazla kalmak istemedim. Ayrıca kendine başka sapık bul, ben sana bakmam!"
Yazıp gönderdiğinde kafasını arkaya attı. Yorgun hissediyordu. Dinlenebilirdi ancak kafasındaki bu saçmalıklardan kurtulması gerektiğini düşündüğü için araştırma yapmaya karar vererek odasına ilerledi. O sırada yine bildirim gelmişti. Kana mesajı açtı.
"Huzur bozmak mı? Oysa dün yanımdayken huzurlu hissettiğini söylemiştin. Seni sapığım olarakta görmüyordum ancak ne kadar istekli olduğun belliydi😏😁"
Esmer kişi elindeki telefonu sıktı. Kendini ne sanıyordu bu adam? Biraz olsun aralarındaki soğukluğu aştıklarını düşünmüştü ancak yanıldığı apaçık ortadaydı. Cevap vermekle uğraşmak yerine yapmaya karar verdiği işin başına geçti. Bu sinir harbinden ancak böyle sağ çıkabilirdi.
.
.Suppasit sırıtarak telefonunu cebine tıktı ve önündeki hastayla ilgilenmeye başladı. Birilerinin aksine onun umursadığı bir işi vardı. Karşısında on sekiz yaşlarında genç bir kız vardı. Sarı parlak ve uzun saçları mavi gözleriyle süslenmiş ve uzun kirpikleriyle de taçlandırılmıştı. Gayet hoş görünen bu küçük hanım akıl almaz şekilde de küstahtı. Sanki karşısında yıllarca okuyup emek vermiş bir doktor değilde muhteşem sarayındaki hizmetçi ordusundan biri duruyordu. Hali tavrı bunu gösteriyordu ve Mew bu durum karşısında oldukça sakin duruyordu. Ne de olsa beş yıllık doktordu ve bu tür insanlara karşı bağışıklık kazanmıştı.
"Sizi dinliyorum bayan Praew. Şikayetiniz nedir?"
"Doktor..."
"Suppasit. Doktor Suppasit buyrun sizi dinliyorum."
"Doktor Suppasit ben iki haftadır olmadık zamanlarda kim olduğumu unutuyorum. Nerede olduğumu, nasıl olduğunu. Yeniden doğmuş gibi ama panik içinde."
Praew anlatırken Mew kısa notlar almaya başlamıştı. Bu tip vakalarla ilk defa karşılaşmasa da bu kızınki biraz farklıydı. Suppasit tüm hünerini kullanmak zorunda kalacaktı bunu çözmek için.
"Anlıyorum. Peki tekrar hatırlamaya başlamanız ne kadar sürüyor?"
"Bilmiyorum. Yani unuttuğum gibi hatırlıyorum. Çoğu zaman farkında olmuyorum o an çevremdeki insanlar söylüyorlar durumu. Övülecek neyiniz var bilmiyorum ama isminizi baya duyduğum için size geldim. Umarım boşa vakit kaybı değildir." Deyip sahte bir şekilde gülümsedi Praew. Ailesi çok övdüğü için gelmişti gerçekten.
"Elimden geleni yapacağıma emin olabilirsiniz bayan Praew. Şimdi sizden birkaç test yaptırmanızı isteyeceğim. Lütfen atlamadan yaptırın."
Gözlerini deviren genç kız elini saçlarının arasından geçirdi. Bu durumu ilk yaşadığı zaman gittiği doktorda bir sürü test istemişti ancak sonuç olarak elle tutulur bir şey diyememişti doktor.
"Pekala, ne yaptırmam gerekiyor?" Sanki lütfetmiş gibi konuşmuştu. Suppasit yavaşça sinirlenmeye başladığını hissediyordu ancak kendisine hakim olmasını bilen biriydi. Gülümsemeye çalışarak yapmasını istediği şeyleri söyledi genç kıza. Sonrasında kız testleri yaptırmak için çıkmıştı. Derin bir nefes aldı. Bu daha ilk hastasıydı. Güçlü durması gerekiyordu.
Sıradaki hastasını çağıramadan telefonu çaldı. Mew gülümsedi çünkü arayanın Kana olduğunu düşünüyordu. Düşündüğü gibi olmamıştı. Bay Suppasit arıyordu.
Telefonu açmadan önce yanında bulunan asistanından dışarı çıkmasını istemişti.
"Bay Suppasit? " düz bir sesle konuştu.
"Mew, bugün yine bir telefon geldi. Annenle konuştum. Çok kısaydı sinyal takibi başlatamadık ancak küçük bir bilgi edinebildim. Her ne yapıyorsan bırak ve dikkatlice buraya gel. Kim olduğunun bilinmemesi gerekiyor. En azından birkaç hafta sonra yapılacak toplantıya kadar. Acele et!" Duygu barındırmayan ses sertti.
"Baba, şu an hastalarımla ilgileniyorum. Akşam gelebilirim ancak! "
"Ne saçmalıyorsun Mew!? Gel diyorsam geleceksin! Sana seçenek sunmuyorum! En fazla yarım saatin var seni küçük aptal!"
Bay Suppasit bağırarak söylediği sözlerden sonra telefonu Mew'un yüzüne kapatmıştı. Mew donuk gözlerle elinde sıkıca tuttuğu telefona bakıyordu. Sonrasındaysa oturduğu yerden hızla kalktı ve bir rüzgar gibi çıktı hastaneden. Sadece asistanına bugün hastalara bakmayacağını acil işleri olduğunu söylemişti. Son zamanlarda hastane yönetiminin de sabrını zorluyordu. Farkındaydı ancak bu duruma karşı koyacak gücü yoktu. Ne kadar iyi bir doktor olsa da kovulması çokta uzun zaman almayacaktı. Kovulmak istemiyordu çünkü yaptığı iş nefes almasını sağlayan tek şeydi. Dışardan bakan biri olsa Mew'un gamsız olduğunu, hayatın onun için harika olduğunu söylerdi. Mew'un gülümsemesini gördüğünde belki kıskanırdı bile. Hele birde Kana ile uğraştığı zamanlardaki keyfini görseler onun yerinde olmak için can atarlardı.
Ancak Mew'un her gülümseyişinin bir bedeli vardı. Ruhundan eksilten bedeller. Aldığı her nefesi ciğerlerine tıkayan bir baba vardı. Sanki eziyet etmek uğruna dünyaya gelmesine vesile olmuştu Mew'un. Tüm bunları ince bir perdenin arkasına koyarsak evet Mew oldukça neşeli ve sıcakkanlı bir insandı. Çevresindekilerin kıskanmasına ve imrenmesine sebep olacak türden bir hayatı vardı.
Mew hızla hastaneden ayrılırken asistanının ona nasıl baktığını görmemişti. Yanından geçtiği ve fark etmediği doktor arkadaşının nasıl baktığını da görmemişti. Acil kapısında bekleyen hastane güvenliğinin de bakışlarına tanık olmamıştı. Onların gözündeki ağzında gümüş kaşıkla doğmuş üstelik yakışıklı ve neşeli doktor keyfi için işini aksatıyordu.
Mew tüm bunlardan habersiz dost edindiğini sanıyordu. Bırakalım öyle sansın zira daha fazla yükü kaldıracak kadar sağlam omuzları yoktu.
🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁
Gel, otur şöyle, seninle yıldızları sayalım. Belki bir gün bir dilek verirler bize.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hey! Ayçiçeği • MewGulf
FanfictionBenim güneş olduğumu söylemişti. Bense onun Günebakan olduğunu söylemeye cesaret edememiştim. Sanırım tek pişmanlığım buydu.