9

261 20 37
                                    

Ahı duyulmayan yüreklerden taşan öfke her zaman en kötüsü olmuştur. Bu hikayenin çocuklarının yüreğinde birikmiş bir yığın öfke var. Taşmak için fırsat kollayan bir öfke. Değdiği yerleri küle çevirecek, bulunduğu bedenleri harlı bir ateşe atan öfke. Gulf gönlünde biriken öfkenin taştığı günün gelmesini istemiyordu. Bu sebeple kendine bir hedef koymuştu. Öfkesinin güçlendiğini hissettiği her anda hedefine saldıracaktı. Şu an elinde tuttuğu, kızıl alevlerini geceye savuran meşaleyle önünde durduğu fabrikaya bakıyordu. Buraya yalnız gelmemişti, yanında Prem ve Prem'in eski bir arkadaşı olan Mike vardı. Kana, Prem'in güvendiği herkese gözü kapalı güvenirdi.

Kana'nın yakmak üzere olduğu fabrika Bay Kanawut'un kolayca gözden çıkarabileceği bir yer değildi. Resmi kayıtlarda yer edinen bu fabrika Bay Kanawut'un en büyük iş yeri olarak geçiyordu. Kana tabi ki bunu bilerek buraya gelmiş ve elindeki meşaleyi döktükleri benzinin üzerine atmıştı. Bu şekilde fabrikanın üç ayrı yerinde ateşler yakılmıştı. Eh kurtarılması biraz zaman alacaktı. Meşaleyi atar atmaz hemen Prem'i aramıştı ve onlarında ateşi yakıp konuştukları yere gitmek için emrini beklediklerini öğrendiğinde hızla buluşma noktasına doğru ilerlemişti. Plakasız motorunun üzerinde rüzgara meydan okurken harlanan öfkesinin bir nebze azaldığını hissetti. 

Bugün annesinin ölüm yıldönümüydü. Annesinin ölümüyle ilgili hafızasında canlananlara dikkat kesildi;

Bayan Natasha elleri arkada bağlı halde soğuk ve kirli depoda diz çöktürülmüş halde bekliyordu. Üzerinde sadece ince sabahlığı vardı ve neredeyse iki gündür buradaydı. Tam olarak ne kadar vakit geçtiğini bilmiyordu çünkü gözleri de bağlıydı. Niye burada bu halde olduğunu biliyordu. Tam olarak iki gün önce yıllar öncesinde aşık olduğu ve severek evlendiği kocasını terk etmek üzereydi. Sevgilisi olduğunu sandığı Max ile birlikte kaçmak için plan yapmışlardı ve o sabah planı faaliyete geçirmek üzerelerdi. Ama Max Natasha'ya ihanet etmiş, kocasına bir gün önceden her şeyi anlatmıştı. Natasha'nın bir oğlu vardı, boncuk gibi parlayan gözleri, kestane şeklinde dudakları vardı esmer tenli oğlunun. Oğlanı da kocasına bırakıp kaçacaktı. Maruz kaldığı eziyetlere tahammülü kalmamıştı kadının. Eğer başarabilseydi dönüp oğlunu aramak gibi bir niyeti de yoktu çünkü biliyordu ki oğlu da babası kadar gaddar birine dönüşecekti ve kendisini asla affetmeyecekti. Bu yüzden eğer başarabilseydi arkasına bakmayacaktı. 

Derin bir nefes verdi. Verdiği nefesin ağır ağır süzülerek yükseldiğini hayal etti. Eğer planı yapmadan önceye dönebilseydi oğlunu plana dahil ederdi. Şu anda onun misk kokusuna o kadar ihtiyacı vardı ki. Korkuyordu ve bu yüzden de delicesine titriyordu. Kaçma girişiminde bulunduğu için pişman değildi ancak ölmekten korkuyordu ve yine biliyordu ki kocası kendisine karşı olan tüm aşkına rağmen onu öldürecekti. En azından oğlunu son kez görmeyi, misk kokusunu içine çekebilmeyi diledi. Kocasının adamları tarafından apar topar buraya getirildiği günden beri tek bir kimse dahi gelmemişti yanına. Kocasının yanına gelmediği her dakika tadacağı ölümün acısı hakkında endişeleniyordu. Böylesine zalim bir adama nasıl aşık olduğunu hatta hangi akılla ona bir çocuk verebildiğini düşündü. Eğer Gulf doğmadan önce bu adamın gaddarlığını fark etseydi Gulf'ın dünyaya gelmesine müsaade etmezdi. 

Sert adım sesleri o gün akşama doğru, neredeyse boş olan depoda duyuldu. Natasha kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Sert adım seslerini takip eden küçük adım sesleri ve yerde sürünen bir şeyin sesi vardı. Natasha duymak istediği sesi işittiğinde bağlı gözlerinden yaşların akmasına izin verdi. 

"Anne!"

"Anne, buradayım anne!"

Boynuna dolanan küçük kollar kendini tamamen bırakmasına sebep oldu. Sarsılarak ağlamaya başladı. Eğer oğlunu almadan kaçmayı başarabilseydi pişman olacağına şu an hiç olmadığı kadar emin olmuştu. 

Hey! Ayçiçeği • MewGulfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin