chase atlantic, right here
"it's happening again
well, i don't give a fuck about your friends
i'm right here, here"-
Yasaklar insanoğluna her zaman daha cazip gelen seçeneklerdir. İmkansız denilen bir şeyin gerçekleşme olasılığı, riskli bir şey yaparken acaba yakalanacak mıyım korkusu... En çok da yasakları çiğnemek daha eğlenceli gelmiştir her zaman. Özellikle de yaşınız genç, kanınız bir diğer tabir ile kaynıyorsa.
Adem ve Havva, elmanın yasak olduğunu bilmelerine rağmen neden yediler o elmayı peki? Çünkü yasak onları cezbetti, gözlerini bürüdü, içlerine sızdı. Eğer elma yasak olmasaydı da yine aynı şehvetle yerler miydi o elmayı? Ben hiç sanmıyorum. Çünkü yasaklar sizi cezbeder. Yasak oldukları için cezbederler.
Günahkar ben ise, yasak olduğunu bildiğim halde o elmayı ağaçtan çoktan koparmayı ve yemeyi hedeflemiştim. Daha harekete geçme fırsatına sahip olamamıştım ama o elmayı yemek için vermeyeceğim şey yoktu. Yalnızca daha henüz harekete geçmemiştim.
Birkaç haftadır kafamda dolaşan, beni içten içe yiyen bir konu vardı. Siyah uzun saçları, yapılı bedeni ve koyu kahve, adeta beni ortadan ikiye kesen keskin gözleri ile beni içten içe yiyen bir Fransız Tarihi öğretmenimden bahsediyorum. Yalnızca adını duymam bile benim duraksamama neden olan Hwang Hyunjin...
Onu tam olarak baştan sona betimleyecek olsam, derler ya hani: kelimeler kifayetsiz kalır diye, işte bu tabir tam da buraya uygun olurdu. O kusursuzdu, her bakımdan, her açıdan kötü olduğu, beceremediği, hakim olmadığı bir konu yoktu. İyilik timsaliydi, herkesin gözde öğretmeniydi, birçok arkadaşı vardı, çok sosyal bir insandı, her etkinliğe katılırdı, hayvanseverdi, herkesle iyi anlaşırdı o. Tam bir melekti.
Sözde bir melek.
Ben ise onun melek gibi gözüken dış görünüşü altındaki şeytanını istiyordum. Yasak olduğunu bildiğim halde onun şeytanını görmek istiyordum, sakladığı karanlık sırlarını, karanlık ve kimsenin görmediği tarafını görmek istiyordum.
Herkesin karanlık bir tarafı vardı. Dünya'nın en iyi insanı olsanız bile, sakladığınız bir şeytanınız vardı içinizde. Ve onun şeytanına sahip olmak, içindeki gerçek kendini görmek istiyordum. Bu kolay olmayacaktı, hele ki benim gibi sınıfta neredeyse hiçbir özelliğiniz olmayan, sıradan ve basit bir öğrenciyseniz.
78 kişilik amfide, ne olacaktı da beni diğer öğrencilerinden ayırıp onun için özel olmamı sağlayacaktı?
Ona bir şekilde ulaşmalıydım.
"Evet bugünkü dersimizin sonuna geldik arkadaşlar." demesiyle beraber ne ara karalama yapmaya başladığımı anlamadığım defterimin kapağını kapatıp elimdeki tükenmez kalemi masanın üzerine bıraktım. "Sayfa altmış üçteki ödevinizi unutmayın. İki hafta sonra başlayacak olan vizelere de bence şimdiden çalışmaya başlayın, zor olacak gibi duruyor." dedi ve kendi masasının kenarına oturuyorken ayağa kalkıp "Çıkabilirsiniz, güzel dersti." diyerek kendi eşyalarını toplayamaya başladı.
Herkes çantalarını alarak koca amfiden çıkıyorken ben de eşyalarımı hızlıca toparladım. Bu benim için iyi fırsatlardan biriydi. Amfide kimse kalmamıştı, onunla konuşabilmem için iyi bir fırsattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hotter than hell 'hyunin
Fanfictioncehennem oldukça sıcaktı, lakin hwang hyunjin bir şeytandı ve kendisi cehennemden daha sıcaktı.