metro boomin, too many nights
"you spend what you want and you get what you want
i guess you got what you wanted
you're hittin' the pole and you give it your all
now, you keepin' it honest"-
Açık balkon kapısından esen rüzgar saçlarımı sağa doğru tararken karşımdaki boy aynasına yaklaşarak küçük küpelerimi kulağıma takıyordum. Dün ayarlamış olduğum dörtlü buluşma için hazırlanıyorduk. Daha doğrusu ben hazırlanıyordum. Çünkü Hyunjin hazırlanmak yerine sonuna kadar açtığı kapı ile balkondaki sandalyelerden birinde oturarak sigarasını içiyor ve benim hazırlanmamı izliyordu. Giyinirken bile beni resmen dikizlemişti, hatta bunu oldukça bana belli etmek istercesine yapmıştı.
"Artık giyinsen mi diyorum canım." dediğimde belli belirsiz mırıltılar eşliğinde sigarasını söndürmüş ve balkondan çıkarak kapısını nihayet kapatmıştı. "Senin hazırlanman uzun sürüyor ama giydiğin tek şey siyah tişört ve dizleri yırtık siyah bir kot." dediğinde göz devirdim görmediğini bilmeme rağmen. "Ayağıma kırmızı converselerimi giyeceğim, sevinebilirsin bu konuda."
Ardından kapattığı balkon kapısını geride bırakırken arkamdan bana yaklaşarak kollarını bana dolamış, önümüzde kalan aynadan bir süre silüetlerimizi izlemişti. "Çok güzelsin ve bu kadar güzel olmana dayanamıyorum. Bütün bedenim ve tüm arzumla her dakika seni istemem normal mi?" dediğinde kıkırdamadan edemedim.
"Canım seni çok fena çekiyor." diye eklediğinde saatin geçtiğini ve dörtlü buluşmamıza geç kalacağımızı idrak ederek iç geçirdim. "Geç kalmak istemiyorum sevgilim, üzerine bir şeyler geçirsen iyi olur." dediğimde modu düşmüş bir şekilde bana sardığı kollarını benden ayırdı ve oflayarak giyinme odasına ilerlemeye başladı.
Mezun olmama az kalmıştı, son zamanlarda dersleri çok ektiğim için haftaya birden fazla dersin sınavını verecektim ve bu konuda fazlaca gergindim. Hyunjin'e çaktırmadan, bana sınav sonuçlarımda yardım edip edemeyeceğini sorduğumda beni reddetmişti ve buna hiç şaşırmamıştım. Sevgilisi olmam ona bu konuda taviz verdirmiyordu ne yazık ki...
Felix ile bayağıdır görüşme fırsatımızın olmaması ise beni oldukça üzüyordu. En yakın arkadaşımla görüşmek yerine mesajlaşıyorduk ya da araşıyorduk.
Aynadaki yansımama biraz daha baktıktan sonra alel acele bir şekilde; bana söylediğinin aksine üzerine geçirdiği siyah, ne bol ne de dar olan kumaş ama rahat görünümlü pantolonu, şık ve siyah deri kemeri, içindeki ince siyah tişörtü ve üzerine geçirmeye çalıştığı, belli belirsiz koyu gri ince uzun çizgilere sahip ve bir o kadar da pahalı ceketiyle her zamanki gibi göz kamaştırıcı duran Hyunjin'e baktım bir süre.
"Saçımla uğraşmaya pek vaktimiz olmayacak sanırım." dediğinde hafifçe gülümsedim. "Eğer beni hazırlanırken izlemek yerine hazırlanmaya başlasaydın son dakikaya kalmazdın." dememle kaşlarını yapay bir oyunculukla çatmış ve yanıma gelerek tek elini belime yerleştirip beni anında kendi bedenine yaslamıştı.
"Seni izlememden rahatsız olduğunu söyleyemezsin bana." dediğinde susmuştum çünkü hiç rahatsız olmamıştım. Ve bunu bildiğinden demişti bana.
Gözlerimi kısıp "Artık çıkalım bence." dedim ve onun beklemediği bir hareket yaparak dudağına hızlı bir öpücük kondurup elleri arasından çabucak kurtuldum.
Arkamdan bakakaldığını hissettiğimde kendi kendime kıkırdadım ve onu beklemeden kırmızı converselerimi giymeye başladım. İkimiz de simsiyah giyinmiştik, benim kırmızı converselerim dışında elbette. Kısa sürede yanıma gelip ayakkabılarını giydi ve beraber garaja inmeye başladık. "Sana bir hediyem var demiştim ya gece." diye mırıldandığında büyük garaja inmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hotter than hell 'hyunin
Fanfictioncehennem oldukça sıcaktı, lakin hwang hyunjin bir şeytandı ve kendisi cehennemden daha sıcaktı.