chase atlantic, slow down
"push a little further on the edge
crawl a little further on the bed, babe
i'm burning up, yeah, all i see is red
she said, "fuck me like i'm famous",
i said, 'okay'"-
Son vizeler başlıyordu ama aklımı asla toplayamıyordum. Bu hafta Hyunjin'in ailesi yurtdışından gelecekti ve haftasonu yemek yiyecektik beraber. Heyecanlıydım ama öğrencisi olduğum gerçeğini ailesi öğrendiğinde işler beklediğimden daha da kötü ilerleyebilirdi.
Mezun olmama ise yalnızca bir ay kalmıştı. Yakında öğrencisi olmaktan kurtuluyordum.
Her ne kadar kampüste yaşadığımız şeyler ilgi çekici olsa da sonunda öğrenci muamelesi görmeyeceğim gerçeği ve bir nebze de olsa artık öğrencisi olmayacağım için içimin rahatlayacağı gerçeği güzeldi.
Bugünkü sınavımız Hyunjin'in dersi olan Fransız Tarihindendi. Hatta dün ben bunu tamamen unuttuğum bir sırada Hyunjin beni evine çağırmış, ve ben sevişmeye hazır bir şekilde ona gitmiştim. Ama o bana sınav konularını anlatmış ve biraz da olsa çalıştırmaya çalışmıştı.
Ve bu beni mutlu etmişti, onun beni önemsediğini ve sadece seks için çağırmadığını bir kere daha kanıtlamıştım kendime.
Sınavdan çıktıktan sonra sorular yüzünden yüzüm oldukça gülüyordu. Sorduğu soruların hepsi dün bana anlattığı konulardandı sadece ve bu yüzden oldukça kolay gelmişti. Tamam, bunu yapması yanlıştı ama ben onun sevgilisiydim sonuçta, birazcık da olsa yardımcı olmalıydı.
Telefonumu sınav salonundan çıkar çıkmaz açtığımda gördüğüm mesaj beni gülümsetmişti.
amoureux*:
sınavın nasıl geçti?
(*aşık)ma chérie*:
sayende çok güzel geçti
odanda mısın :)
(*sevgilim)amoureux:
odamdayımOkuduğum mesajla kendimi onun odasının önünde bulmuştum. Kendimle çelişiyordum resmen, daha önce bir daha kampüste bir şeyler yaşamayacağımızı ona bizzat ben söylemiştim. Ama biraz riskten kim zarar görürdü ki? Kapıyıda kitledikten sonra bir sorun olacağını düşünmüyordum.
Hyunjin bunu hak etmişti.
Hem de fazlasıyla.
Kapının önünde biraz etrafıma bakındım ve kimsenin bu tarafa bakıyor olmadığını görünce içeriye girip kapıyı arkamdan hızlıca kilitledim. Tekerlekli çalışma sandalyesinde oturan Hyunjin'i görmemle beraber dudaklarım gerilmişti.
"Okulda yapmak istemediğini sanıyordum?" dediğinde ona doğru yaklaşıp sırt çantamı masanın üzerine bıraktım. Bugün kravat takmış olması da gözümden kaçmamışken kravatının ucundan tutup onu sandalyede kendime doğru çekmiştim. "Evet... Ama biraz riski kim sevmez ki?" dedikten sonra nefesimi yüzüne doğru üfleyip onu harekete geçirmeye çalışmıştım.
Başarılı da olmuştum.
Ayağa kalkmasıyla beraber taktığı ama göz numarası çok yüksek olmadığı için pek işlevi olmayan, ince kenarlı gözlüğünü tek hamlede gözünden çıkartıp kenarıdaki masasının üzerine bırakmıştı. Ayağa kalkmasıyla ben de birkaç adım gerilemiştim ama ellerini belime koyarak sırtımı masaya doğru çevirmiş, beni hafifçe kaldırarak masanın üzerine oturmamı sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hotter than hell 'hyunin
Fanficcehennem oldukça sıcaktı, lakin hwang hyunjin bir şeytandı ve kendisi cehennemden daha sıcaktı.