chase atlantic & maggie lindemann, ohmami
"bend it over slow 'cause daddy i know how you like it
backseat of the rari pullin' over just to ride it
make you get down on your knees
can't always have what you plеase
this bitch, ain't comin' for free"-
Ne zamandır kendimi bu kadar enerjik ve mutlu hissetmiyordum. Dün aldığım cevaplar, benim için her şeyden daha önemliydi.
Beni sevdiğini hissedebiliyordum. Ama içimde beni huzursuz eden bir duygu vardı hala daha. O da Bayan Eunha'dan farklı bir konu değildi elbette. Yalandan bir ilişkileri olsa da aldatıyordu Hyunjin onu, hem de benimle. Bu hikayedeki, bile bile ikinci kişi olmak beni fazlasıyla rahatsız ediyordu.
Kim olsa rahatsız olmazdı ki?
Ama Hyunjin bunları halledeceğini, benden zaman istediğini söylemişti bana. Bana sarf ettiği bu cümleler her ne kadar sıradan aldatan bir adamın kullanabileceği cümleler gibi olsa da, o kişi aşık olduğum kişi olduğundan bana olması en imkansız şeyi söylese bile aptal bir aşık gibi ona inanırdım.
Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar mutlu uyandığım için Beomgyu okula gitmeden önce ona kahvaltı hazırlamıştım.
Beomgyu ile pek anımız yoktu, sıradan iki ev arkadaşıydık işte. Bazen ben eve gelmezdim, Felix'lerde kalırdım, bazen de o gelmezdi ve gelmeyeceğimiz zaman birbirimize haber verirdik bu kadar. Bir de bzen ayda bir kahvaltı yapardık evde, o da eğer biri hazırlarsa yapardık. Onun dışında dışarıda pek görüşmezdik.
"Oha Jeongin, ateşin falan mı var senin, ne yapıyorsun böyle mutfakta?" dedi mutfağa gelen Beomgyu. Ona gülümseyip tabağı masaya koydum. "İyiyim iyiyim, bak sana kahvaltı hazırladım, afiyetle ye." dedim ve çantamı alıp evden çıktım.
Arkamdan düşündüğü şeyi az çok tahmin edebiliyordum. Delirdiğimi düşünüyordu muhtemelen. Çünkü benim ona kahvaltı hazırlamış olmam, bizim için çok büyük bir durumdu.
Bugün sadece iki dersim vardı ve çıkışta belki Hyunjin ile bir şeyler yapardık...
Apartmandan çıkmamla beraber siyah arabasında beni bekleyen Hyunjin'i görmemle duraksamıştım. Beni fark ettiğinde gülümsemiş, elini sallamıştı oturduğu koltuktan. Ben de ona gülümseyip arabanın kapısını açmış, yanındaki koltuğa oturmuştum.
"Günaydın." dediğimde yaklaşıp dudağıma uzun sürmeyen bir öpücük kondurmuş, ve geriye çekilip yüzüme bakmıştı. "Günaydın." diyerek gülümsemişti bana.
"Beraber mi okula gidiyoruz?" diye sorduğumda sırıtıp kafasını iki yana sallamıştı. Zaten okul çevresinde beraber gözükmemiz oldukça kötü bir plan olurdu. Ve Hyunjin bunu düşünemeyecek kadar aptal biri değildi, aksine sandığımın daha fazlasıydı kesinlikle.
"Bugün okulu asıyoruz, gerçi sadece sen asıyorsun sayılabilir çünkü benim zaten bugün dersim yok." demesiyle beraber gözlerimi kocaman açmıştım. Öğretmeniyle okulu asan tek insan bendim sanırım. Bu zamana kadar bana sınavda ek puan dahi vermeyen Hwang Hyunjin, şimdi bana 'okulu asalım' diyordu.
"Sen nasıl öğretmensin!" dediğimde beraber gülmüştük.
Öğretmenimle okul asıyordum resmen.
"Peki nereye gidiyoruz o halde?" dediğimde önüne dönüp kemerini takmıştı. Madem okulu asıyorduk, güzel değerlendirmeliydik vaktimizi değil mi? "Önce evime gidelim, sana göstermem gereken bir şey var. Akşam da dışarıda yemeğe çıkarız, uygun mu senin için? Öğlen ne yapmak istersen onu yaparız." demesiyle beraber kafamla onu onaylamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hotter than hell 'hyunin
Fanfictioncehennem oldukça sıcaktı, lakin hwang hyunjin bir şeytandı ve kendisi cehennemden daha sıcaktı.