melanie martinez, teacher's pet
"teacher's pet
if i'm so special, why am i secret?
yeah, why the fuck is that?"-
"Dışarıda yemek yeme fikri nereden çıktı ki birden bire?" diye sordum ve önümdeki tabakta duran eti elimdeki bıçakla kesmeye çalıştım. O da elindeki kadehinden bir yudum şarap aldıktan sonra beni yanıtlamıştı. "Ne zamandır dışarıya beraber çıkmamızı istiyordun, iyi düşünmemiş miyim?"
Sözde sevgiliydik ama bir kere bile dışarıya çıkıp normal sevgililerin yaptığı şeylerden yapmamıştık. Ben de bundan biraz şikayet etmiştim açıkçası. Buna hakkım var mıydı bilmiyordum ama vanilya pek sevmesem de beraber biraz gerçekten sevgililerin yaptığı şeylerden yapmak istemiştim.
Beni biri görürse diye dışarıya bile çıkarmamıştı hiç, bu zamana kadar. İlişkimiz hep gizliydi, hep saklıydı ve ben bundan sıkılmıştım.
Evet gizlemek zorunda olduğumuzu biliyordum, başta da herkesten gizlemiştik aramızdakileri ama o zaman sevgili bile değildik ki. Aramızda öyle bir ilişki yoktu. Okulda hakkımızda bu dedikodular çıktıktan sonra ben de istemiştim içten içe yalanlamasını kabul, ama bir yanım da yalanlamamasını dilemişti.
Sürekli gizlenen kişi olmak, bir süre sonra yıpratmaya, canımı sıkmaya başlamıştı.
Bir süre sonra "Bilseler ne olurdu ki?" diye düşünmeye başlamıştım. Öğretmen öğrenci ilişkisi dışında bir ilişki vardı aramızda ve bunu insanlar elbette garip karşılayacaktı. Ama zaten şu an son sınıftım ve bir şekilde bunun üstesinden gelebilirdik.
Tabii o da gerçekten bunun üstesinden gelmek isteseydi...
Fakat o kaçmayı tercih etmişti. Bunu insanlara anlatmak ona zor gelmişti ve ben bunları düşündükçe kafayı yiyordum.
Bana bu kadar önem bile vermiyor muydu yani?
Ne ailesiyle, ne arkadaşlarıyla hiçbir şeyiyle tanıştırmamıştı beni bu zamana kadar. Eunha'dan yeni ayrılmış sayılırdı tamam, ondan ayrılmayı beklemiş olabilirdi ama şu geçen iki haftada neden hiçbir şey yapmamıştı?
"Jeongin bana şöyle bakma. Ne istediğini anlayamıyorum cidden. Dışarıda yemek yemek istedin işte ve çıkardım seni yemeğe." dediğinde elimdeki bıçağı yavaşça tabağıma bırakmıştım. "Hyunjin sen benimle dalga mı geçiyorsun? Normal sevgililerin yaptığı şeyleri yapmak istedim sadece, o kadar. Sadece yemek mi istedim sence?" dememle iç geçirdi.
Göz göze geldiğimizde, "Öyle demek istemediğimi biliyorsun Jeongin." demişti. "Bana şöyle bakma lütfen." diye ekledikten sonra bir elini elimin üzerine koymuştu. "Tamam, yemeğimizi yiyelim hadi. Sonra dondurma yemeye de gidelim mi?" dememle gülmüş ve yemeğini yemeye devam etmişti.
Ona bir şey çaktırmak istemiyordum. Düşündüklerimi şimdilik içimde tutacaktım çünkü aramız kötü olsun istemiyordum. Yine susan taraf olarak ben susacaktım. İçime atıp hislerimi söylemeyecektim. Biraz daha süre verecektim ona bu düşündüklerimi yapabilmesi için. Bir hafta daha bekleyecektim, belki bir şeyler değişirdi o zamana kadar.
"Şarap ve etten sonra dondurma demek... İlginçmiş, ben de bizde film izleriz diye düşünmüştüm." dediğinde etten bir lokma daha aldım. "O da olur, dondurmayı havalar daha ısındığında yeriz o zaman." dedim ve beraber yemek yemeye devam ettik.
Bir süre sessizlik oluşan masada sessizliği bozan Hyunjin olmuştu. "Annem ve babam iki hafta sonra Seul'e geri gelecekler. Tanışmak ister misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hotter than hell 'hyunin
Fanfictioncehennem oldukça sıcaktı, lakin hwang hyunjin bir şeytandı ve kendisi cehennemden daha sıcaktı.