two feet, love is a bitch
"i'm tryin'
i'm tryin' not to forget my words
'cause when I'm around you, i tend not to changin' my mind"-
Sabah yataktan kendimi resmen sürükleyerek kaldırmıştım. Kalçam ve başım daha önce hiç ağrımadığı gibi ağrıyordu. Eh, dün geceden sonra bu oldukça normaldi. Ayağa kalkıp rahatça yürüyebiliyor olmama minnet duymalıydım.
Ben sonuçta aramızda bir şeyler geçtiği için, okulda bana biraz da olsa farklı davranır sanıyordum. Ama çok yanılmışım. Yüzüme bir kere bile bakmamıştı. Tıpkı eskiden 78 kişilik amfide, onun için görünmez olduğum zamanlardaki gibi... Bunun için şikayet edemezdim, bunu ben seçmiştim sonuçta, şikayet etme hakkım yoktu.
Aslında amacıma ulaşmıştım. Hwang Hyunjin'i arzulamış ve bir bakıma onu elde etmiştim. Ama bu buzdağının yalnızca görünen kısmıydı. Sadece bir kısmını görüyordum onun şeytanının. Ve görebileceğim şeylerden korkmaya başlamıştım. Gerçi, bu yola bir kere çıkmıştım. Vazgeçmeye niyetim de hala yoktu. İçimdeki korku, ateşimi günbegün körüklüyordu. O ise bir canavar gibi benim korkumdan zevk alıyor, korkum onu besliyordu. Bu yüzden korku, ikimiz içinde iyiydi.
"Notre classe est finie, tu peux partir*." dediğinde sıranın üzerindeki kitaplarımı yavaş hareketlerle sırt çantama yerleştirmeye başlamıştım. Bu sefer onunla sona kalabilmek için değil, sadece canım acıdığı için yavaş hareket ediyordum.
(*Dersimiz bitmiştir, çıkabilirsiniz.)Ona trip atmayacak, kendimi geri çekmeyecektim. Kendimi geri çekersem, peşimden koşabilecek bir tip değildi. Aynı şekilde aramızdaki ilişki de o şekilde değildi. Haliyle hiçbir şey olmamış gibi yapıp içime atacak ve unutacaktım.
Yavaşça ayağa kalktım boş amfide ve merdivenlerden çıkıp tam amfiden çıkacağım sırada kutsal sesini işittim. "Étudiant* Yang!" Adımlarım duraksadı ve hafifçe arkama dönüp ona baktım. Hızlıca yanıma geldi merdivenleri çıkarak ve ellerini rahatça kumaş gri pantolonunun ceplerine yerleştirip benimle beraber koridorda yürümeye başladı.
(*öğrenci)Rahattı.
Etrafımızda onca öğrenci, öğretmen varken o çok rahattı. Bunun sebebini ise bir öğrenci öğretmen olarak konuşacak olmamıza başlamıştım. Okulda sadece bir öğrenci ve öğretmendik sonuçta.
Taa ki o, "Arkan daha iyi mi?" diyene kadar öğrenci ve öğretmendik. Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Evet Monsieur. Dün verdiğiniz krem sayesinde daha iyi." dediğimde anladığını belirterek kafasını sallamıştı aşağı yukarı. Yaralarım da iyileşmiş sayılırdı, sadece hafif bir ağrım vardı o da fazla yormuyordu beni.
"İyi olman güzel, çünkü yarın ihtiyacın olacak." dediğinde kaşlarımı çattım. "Nasıl yani?" dedim sorgular bir şekilde. Etraftan geçenler bizi duymuyordu, çünkü hem daha uzağımızda kalıyorlardı hem de biz biraz kısık sesle konuşuyorduk.
"Yarın ilk sizinle dersim var yine." diye açıkladığında kaşlarım olabilirmiş gibi daha çok çatılmıştı.
"Yarın diyorum Jeongin, kendini çok zorlama bugün. Yarın ben seni zorlayacağım çünkü, her ne kadar sen iyiyim desen de ilk gün için fazla üstüne gitmişim belli ki." dedi ve bir öğrencinin ona el sallamasıyla beraber bana görüşürüz diyerek onun yanına ilerlemeye başladı.
Çok değişik biriydi o. Onu anlamak imkansız gibi bir şeydi. Umarım bir gün başarabilirdim.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hotter than hell 'hyunin
Fanfictioncehennem oldukça sıcaktı, lakin hwang hyunjin bir şeytandı ve kendisi cehennemden daha sıcaktı.