4. Bölüm- İzbe

391 29 27
                                    

Heyhât! dedi meczup, ölsen haberi olmayacak birine nasıl oluyor da kırılıyorsun?

Gökhan Özcan

Titreyen bedenimle yanımdaki sıcaklığa biraz daha sokuldum. Burnuma dolan koku yabancı gelsede hoşuma gitti o an. Battaniyemi hangi yumuşatıcı ile yıkadığımı düşünürken omzuma dolanan kolla başım sakin atan kalbin üzerine düştü.

Fark ettiğim detayla açılan gözlerim ve geriye kaçan bedenime beni bile şaşırttı. Birine sarılarak uyuduğumu ancak idrak edebilmiştim. 

Koltukta uzanmış olan adam sanki hiçbir şey olmamış gibi kayıtsızca uyurken pencerenin önünde çekinmeden bizi izleyen adama çevirdim bakışlarımı.

Bulunduğum durumu idrak edemeden odanın soğuğu içime işledi, her zamanki gibi fazla soğuktu. Kızaran parmaklarıma bakma gereği duymadan yanımdaki adama çevirdim bakışlarımı tekrardan. Yüzündeki rahatlama saatler önce kasılan yüzünü getirdi aklıma.

Olanları hatırlamaya çalışırken aklıma gelen kurşun ile panikle yanımda yatan adamın kazağını kaldırdım. Titreyen parmaklarım benden habersiz hareket geçmişti yine.

Elime yapışan büyük eli sıkmadan parmaklarımı ondan uzak tutarken yaranın sarıldığını gördüm. Beyaz bandaj yaranın olduğu yerde kırmızı dursa da oldukça profesyonel sarıldığını fark ettim. Adamın yüzündeki rahatlıktan bir sorun olmadığına emin olunca çektim ellerimi.

İçimde oluşan rahatlama ile gevşeyen bedenimi koltuğa bıraktım. Pencerenin önündeki adamın ben baygınken geldiğini ve nasıl olduğunu bilmesem de onu tedavi ettiğini anladım. Ölmemiş olması içimi rahattı  o an. Bir ölümü daha kaldıramayacak kadar yorgun olduğumu bilen zihnim de benimle rahatlamıştı.

Ama rahatlamam kısa sürdü.

Evimde tanımadığım iki adam varken benim o adamlardan birinin göğsünde uyuduğumu fark etmemle dehşetle kasılan bedenimi hissettim yeniden. Üzerimize örtülmüş olan battaniyeyi kaldırıp ayağa dikilmem ile camın önündeki adam doğruldu.

"Sakin ol sana bir şey yapmayacağız. Arabamız dışarıda hazır birazdan gideceğiz. Senin uyanmanı bekledik gitmeden önce."

Neden beni beklediniz dememe kalmadan elini cebine atıp çıkardığı deste ile çatılan kaşlarıma baktı kararsızca.

"Tabi yardımını karşılamaya yetmez ama şimdilik bunları kabul et. Bu da kartım bir yardı..."

Yaptığı hareketin iyilik amaçlı olduğunu bilsem de öfkelenmiştim. Basit bir teşekkürü bile çok görecek kadar kibirlilerdi.

"Siz ne saçmalıyorsunuz beyefendi? Para falan istemiyorum ben. lütfen evimi terk eder misiniz, derhal."

Şaşkına uğramış yüzüne bakmadan pişkince yatan adama çevirdim bakışlarımı. Etrafında dönen olaylardan zerre etkilenmeden yatışı ile kan beynime sıçradı adeta.

"Özür dilerim sadece bir öneriydi bu kadar kızacağını düşünmemiştim. istemezsen almak zorunda değilsin."

Sakinleşebilmek için gözlerimi kapatıp bir kaç saniye soluklandım. Yayları gıcırdayan koltuk ile yatan adamın ayağı kalktığını anlayınca gözlerimi açıp ona diktim bu kez delici bakışlarımı. Daha bir kaç saat önce ölecek diye kriz geçiren ben değilmişim gibi öfkeyle baktım yüzüne. O ise mimiksiz yüzü ile bana bakma gereği duymadan çıktı kapıdan.

Mahçup bir şekilde gözlerime bakan adamda peşi sıra ayrıldı evden. Kapanan kapının sesi ile boşalan sinirlerimi serbest bıraktım. Yay gibi gerilen bedenim o an bir hamur gibi serildi yere. Yerdeki kan birikintisinin yanına yığılmış bedenimin her an yok olup gidecekmiş gibi silik durduğunu fark ettim o an.

MÜHÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin