7. Bölüm- Ezel

305 29 31
                                    

Benim yaram, senin yaranı ezelden beri bilirdi.
Ebediyetten beri ona aşık gibiydi.

Inanmakgerek

Birkaç kez kırptım gözlerimi. Bir yere uzanmış olan bedenim uyuşmuştu. Son krizin etkileri sadece zihnimde değil bedenimde de vuku bulmuş gibiydi.

Beyaz tavandaki gözlerimi biraz aşağı indirince masmavi gökyüzünü gördüm. Ara ara dağılmış olan beyaz bulutlar tablo gibi karşımdaydı.

Ben artık o eski fabrikada değildim. Ben artık geniş bir penceresi olan bir odadaydım. Duvarı boydan boya kaplayan pencere olmak istediğim kadar özgür kılmıştı beni.

Pencerenin hemen yanında uzanan beyaz dolap ve önünde duran beyaz masa odayı aydınlık göstermişti. Yattığım yatağın yanındaki komodin ve üzerindeki küçük abajurla oldukça sade ama şık bir odaydı.

Yavaş yavaş kendine gelmeye başlayan bedenimle doğruldum. Ankara bugün bana acımış gibi güneşliydi.

Camın önüne gittiğimde karşımda uzanan ormana şaşkınca baktım. İki kez bayılmıştım, ordan oraya taşınmıştım ve şu anda nerede olduğuma dair en ufak bir fikrim yoktu. Ama burası hayatımda bulunduğum en güzel yer olabilirdi. Yemyeşil ormanın sonu gözükmüyordu, sadece ufukta birleşen yeşil ve maviyi görebiliyordum.

Ev ormanın ortasına konulmuş, en az üç üç katlı olduğunu tahmin ettiğim bir villaydı. Etrafı geniş bir bahçe olarak çevrilmiş, bahçe bahçıvanın hünerini sergiler gibi çiçeklerle bezenmişti. Bahara rengarenk olacağı şimdiden belli olan bahçe bu haliyle bir güzeldi.

Geri çekilip bir süre odayı izledim.
Kimin evindeydim, beni buraya kim neden getirmişti? Tüm sorularım cevapsızdı.

Cevap bulmak umuduyla kapıya yanaştığımda aniden açılan kapı ile korkuyla geri çekildim. Üzerinde siyah bir elbise olan genç bir kadın elinde tepsiyle içeri girmişti.

"Günaydın hanımefendi, korkuttum sanırım kusura bakmayın. Beyefendi yemeğinizi yollamıştı."

Tepsiyi masanın üzerine bırakan kadın soru sormama fırsat vermeden çıktı odadan. Tanımadığım bir adamın evinde yemek yemek istemesem de burda baygınca yattığımı varsayarsak herhangi bir kötülük yapacak insanın zaten çok fazla şansı olmuştu. Guruldayan mideme kulak verip kadının getirdiği yemeği bir kaç dakika içinde silip süpürmüştüm. Neredeyse iki gündür bir şey yiyemiyordum ve bu yüzden bir daha bayılma ihtimalim vardı.

Boş tabakları tepside bırakıp tekrar kapıya yöneldim. Bu kez birinin gelmemesini fırsat bilerek usulca açtım kapıyı. Eve girmiş hırsız gibi temkinli ve sessizdi adımlarım.

Odanın hemen ilerisinde uzanan merdivenlerden inmeye başladığımda bir alt kattan gelen sesleri duydum. Olduğum yerde eğilip biraz dinlediğimde bunlardan birinin zehir olduğunu fark ettim. Zihnimde bir yandan ona neden zehir diyorlar sorusu dönse de buna sonra kafa patlatabilirdim.

Yanindaki adamla iş hakkında anlamadığım dosyalardan bahsediyorlardı. Adamın tok sesinden yaşlı olduğu belli oluyordu.

Konuşma seslerinin kesilmesinden birkaç saniye sonra uzaklaşan adım sesleri geldi. Gitmişlerdi.

Derin bir nefes verip yeniden inmeye başladım kahve rengi geniş merdivenleri. Son basamağa geldiğimde zehir'in sesiyle olduğum yerde kaldım. Ben gittiğini sansam da önümdeki deri üçlü koltukta oturuyordu. Sırtı bana dönük olsa da adım seslerimi duyduğu belliydi.

"Umarım kaçmaya çalışmıyorsundur ufaklık."

Sesi alaylıydı. Sanki burdan ancak ölün çıkar der gibiydi.

MÜHÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin