Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Chapter 3
Jisoo
Bazı günler yataktan çıktığınıza bile değmiyor. Bu gün de sanırım onlardan biri.
Arabamı terkedilmiş binanın arka bahçesinde park ettim.
Neden buradaydım, bilmiyorum.
Arabadan inip binaya doğru ayaklarımı zorla sürükledim. Üzerimde mini mavi bir etek ve beyaz tişört vardı. Saçlarımı açık bırakmıştım.
Neden oraya gidiyordum, bilmiyorum.
Gözlerimi sanki bir neden arıyormuşum gibi etrafta dolaştırdığımda koşan bir kadını farkettim. Binanın içine geçmişti. Peşine düşüp koşmaya başladım.
Neden koşuyordum, bilmiyorum.
Sarı saçları koştukça havada dans ediyordu. Siyah, dantelli, uzun elbisesi koşmasına engel değildi.
Gözlerimi kapattım, açtım. Kadın iki saniyede yok olmuştu. Çatlak, mavinin en açık tonundaki duvarları dikkatle inceledim. Bir odadaydım ve üç kapısı vardı.
Kapılardan birine yaklaşıp geçtiğimde yeni bir oda beni ağırlıyordu.
Kafamı aniden sağa çevirdiğimde önümde beliren adam irkilmeme neden oldu. Olduğumuz konum düşünülürse zaten yeterince ürperticiydi. Bu durumda kırmızı takım elbisesi ve kırmızı gözlükleriyle daha da korkmama neden olmamalıydı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ürpertici olması dışında tuhaf bir şekilde kendimi ona yakın hissetmiştim. Doğal yakınlık hissettiklerimize duygularımızı ifade etmek için yaratılmıştık.
Dudaklarımı aralamak için kendimde güç bulduğumda sesim çıkmadı. Konuşmaya çalışıyordum, ama olmuyordu.
Gözlerim kapattım, açtım ve kendimi onun kollarında bulmuştum. Dahası o benim boynumu ısırıyordu? Gerçekten ısırıyordu. Belki de Joonseo'nun vampir konulu hikayelerinden fırlamış bir vampirdi? Bu saçmalıktı, vampirler sadece efsaneydi. Efsane olmasa bile, bir vampir neden benim gibi sıradan bir insanın önüne çıksın ki? Islaklığı ve soluğu tenimde hissediyordum.
