༯ l o v e '17

284 30 67
                                    

Chapter 17

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Chapter 17

Jisoo

Hizmetçinin peşine takılmış gidiyordum. Az önceki tuhaf sahne kalbimi meşgul etmişti. Kalbimin sesini susturup aklımın sesini açtığımda ise o çıplak herifler biraz şüphe uyandırıcı gelmeye başlamıştı.

Hizmetçilerden biri yaklaşıp peşine takıldığım hizmetçiyi isteyince kadın gitmek zorunda kaldı. Zaten buradan sonrasını ben halledebilir, yemek odasını bulabilirdim. Hizmetçileri arkada bırakıp yürümeye koyuldum. Jungwoo'nun odası burada bir yerlerde olmalıydı. Acaba şu an nasıl? Aklımı bu türden düşünceler meşgul etmişti. Herhalde bu yüzden fazla yürümüş ve malikanenin tanımadığım kısmına varmıştım.

Etrafa bakındım. Işık çok azdı. Gölgeler geniş holde daha baskındı. Oflayıp elimi belime koydum. Geri dönmek için harakete geçtiğimde açık kapı dikkatimi çekti. Odadan gelen ışık orada birileri olabileceği fikrine kapılmama neden oldu. Ellerimi belimden çekip odaya doğru yürüdüm.

İçeri geçtiğimde burasının kütüphane benzeri bir yer olduğunu anladım. Gözlerim odanın merkezindeki çalışma masasını bulduğunda ise çalışma odası olduğu kararına vardım. Daha çok beyaz ve siyah renk mobilyalarla süslenmişti. Raflar siyahtı, çalışma masası ise beyaz. Koltuklar da siyaha boyanmıştı. Mobilyalar modern değil daha çok klasik tarzdaydı. Kapının önünde duruyordum ve sağımda çalışma masası vardı. Sol tarafım ise kitaplarla kaplanmıştı. Önümde kocaman iki ayna duruyordu. Yavaşça gözlerimi etrafta dolaştırırken burada bir insan evladı olmadığını anladım. Yardım bulurum düşüncesiyle girdiğim oda beni yüz üstü bırakmıştı. Tam kapıya doğru dönmüşken gördüğüm resimle duraksadım. Gözlerimi kocaman açtım. Kapının bulunduğu duvarın orta kısımında büyük bir kadın tablosu vardı.

Gözlerimi kısarak tabloya yaklaştım. Kadın mıydı emin değildim gerçi. Çünkü yüzü belli değildi. Sadece yüzüne dökülen saçları vardı. Sanırım rüzgar yüzündendi. "Kim ki bu?" Dikkatle tablonun aşağı kısmını inceledim belki ismini bulurum umuduyla.

Fakat bir şey bulamadığımda gözlerimi yeniden kaldırdım. Kadının gözleri bile belli değildi, öylesine çizilmiş gibiydi. Esas dikkati çeken saçlarının rüzgarda ahenkle dans edişiydi. Omuzlarım gevşedi. Kafamın sola eğildiğini fark edememiştim bile.

"Hoşuna mı gitti?" Duyduğum sesle irkildim. Kapıya doğru kafamı sağa çevirdiğimde Taehyung'la karşılaştım. Bana yaklaştı. Tabloya baktı. Bir süre sadece baktı. Gözlerindeki o garipsenecek özlemi görebiliyordum.

"Bu kişi... senin için özel mi?" Gözlerimi yüzünden çekmemiştim.

Dudağını büzdü. Omuzlarını kaldırıp indirdi. "Çok uzun zaman önce... bana yardım etmişti." Gözleri beni buldu.

"Bir kadın mı?" Kaşlarımı kaldırdım. Gülümsediğini gördüğümde oluşabilecek herhangi yanlış anlamayı -kıskanıyor olabileceğimi- önlemek için -gerçi İrene konusunda baya kıskançlık göstermiştim ama- devam ettim: "Yüzü belli olmadığı için sordum."

vsoo | Blood and Kiss (Kan ve Öpücük)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin