༯ t r u t h s '25

205 17 90
                                    

Chapter 25

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Chapter 25

Jisoo

Sağ bacağıma baskı yaparak ayağa kalktım. Etrafa bakındım. Bir parti... Gözlerimi sıkıca kapattım. Aklımda tuhaf anılar var. İki kişinin anıları birbiriyle savaşıyor gibi. Gözlerimi aniden açıverdim. Ne oluyor? Rüya mı görüyoruz? Kalbimin sesi o kadar hızlıydı ki aklımdan geçenleri duyamıyordum. Ama bu rüya olamazdı. Ellerime baktım. Gerçekmiş gibi hissettiriyordu. Buza hapsedildikten sonra neler olmuş böyle?!

Pırıl pırıl ışıklar, süslü sokaklar ve zarif giyinimli insanlar. Kan kokusu ile değil, çiçek kokusu ile dolu bir bahçe. Benim dünyam dediğim yerden hayli farklı. Enteresan... Şimdi her şeyin farkındayım ve hiçbir şey benim değil gibi.

"Ah..." Elimi alnıma bastırdım. "...doğru, şerefsiz koyun sürüsü beni buza hapsedip ortadan kaybolmuştu." Bazıları öylesine adi ki onları ölmüş olarak gözümün önüne getiremiyorum. Demek bu yüzden tanımadığım kişileri arkadaşlarım sandım -mesela doktor Jackson-, çünkü birileri bunu eski anılarım olarak beynime yazmıştı. "Hepinizin canı cehenneme." Ben güzelce yaşayacağım ve ortalığın anasını ağlatacağım! Fakat önce kendimi toparlamam gerek. Eğilmeye başlayan kafama nazaran bunu söylemiştim. Doğruldum.

Üzerimdeki tuhaf kıyafete baktım. Aklıma bu kıyafetle ilgili anılar gelmeye başladı. Son zamanlarda garip bir tarzım varmış. Üstüne üstlük neden ayaklarım çıplak! En azından terlik giyebilirdim!

"Jisoo hanım?" Arkamdan duyduğum tanıdık ses. Gözlerimi kocaman açtım. Vücudum titremeye başlamıştı. Sesin sahibine doğru döndüm. Seokjin'le gözlerimiz buluştuğunda yutkunmuştum. Ağabeyim... Bu hayatta bu kadar çok önemsediğim tek varlık. Ama beni, seni affedemeyeceğim kadar çok mahvettin.

Yanıma vardığında elini uzattı. Gülümsemesi yüzünü sardığında gözlerini kapattı. Ne oyunlar çeviriyorsun? Senin yüzünden mi bu hâldeyim? "Bana bir dans bahşeder misiniz?"

Tek kaşımı kaldırıp ona güvenmediğimi belli eden gözlerle baktım. Demek benimle böyle oynayacaksın? Ya da belki hiçbir şeyi hatırlamadığımı sanıyorsun? Bu kadar enayi oluşun beni rahatlatıyor.

Dans edelim, bakalım aklında ne tür kurnazlıklar dolaşıyor. Elimi elinin üzerine koyduğum anda çığlığım koptu. Belimi saran koluyla aynı zamanda havaya yükselmiştik. "Jisoo hanım..." Uzun süredir havalanmadığımdan garipsemiş olmalıydım. "...bizim sıradan insanlar olmadığımızın farkındasınızdır?"

"Hehehe! Yani sıra dışı insanlar mı olduğunuzu söylüyorsunuz?" Yüzüm havada olmanın etkisiyle buruş buruştu. Seokjin verdiğim yanıt karşısında boş bakışlar atmaya başladı.

"Bazen cidden saçma şeyler söylüyorsun. Ne tatlı!" Sıcak bir gülümseme sunar. Evet, o Seokjin ve eskisi kadar manyak. "Her neyse..." Seokjin gözlerini kapatıp bu saçma cümlemi unutmak için dualar etti. "...baksanıza", dedi aşağı bakarak, "herkes bize bakıyor."

vsoo | Blood and Kiss (Kan ve Öpücük)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin