DİRİLER MEZARLIĞI

102 38 198
                                    

Bölüm Şarkısı: Breaking Benjamin - Breath

Dünya, ona alışıp ayak uydurduğumuz sürece bize tüm nimetlerini sunmaya hazırdır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dünya, ona alışıp ayak uydurduğumuz sürece bize tüm nimetlerini sunmaya hazırdır. Bizde bu nimetlerlerin peşinden geride bıraktığımız tonlarca emekle koşarız ve genellikle haklı galibiyetlerimizi yaşarız.

Peki ya işler sandığımız gibi değilse?

Ya sadece görünen yüzünü yaşamak için bir şekilde hipnotize olmuşsak?

Ya dünya, birisi mevcut düzeni sorguladığında hiçbirimizi affetmezse?

Her ne olursa olsun gerçeğin peşinden gitmeye değmez miydi?

Ne de olsa hayat yalnızca pencereden bakmaya cesaret edenlere bir manzara sunardı değil mi?

Herkesin manzarası, göz perdesinin önünde, bir göz açımı mesafedeydi.

Ben gözümü açmıştım; ancak gördüğüm şey sadece, yıkımdı...

Sessizlik...

Aramıza bir duvar gibi örülen şeyin adı tam olarak buydu.

Metis ormanın içinde nereye gittiğini bilen adımlarla ilerliyordu. Bense peşinden öylece yürüyordum. Orman sonsuz bir döngünün içindeymişiz gibi uzanıp gidiyordu. Sanki yüzlerce adım atıyorduk ve hep aynı yere ulaşıyorduk.

Görüş açıma bir mezarlık girdiğinde adımlarım yavaşladı. Ormanın derinliklerinde bir mezarlık olabileceğini aklımın ucundan bile geçirmemiştim.

Bildiğim ve daha önce gördüğüm mezarlıklardan çok daha farklıydı. Nizami ve dip dibe dizilmiş mezar taşları neredeyse boyum büyüklüğündeydi ve üzerlerinde bilmediğim bir dilde yazılar yazıyordu.

Metis, ona yetişmem için durduğunda hızlı adımlarla yanına gittim. O sırada mezar taşlarından birine konan karga, çığlık atmama sebep olmuştu. Metis aniden beni önüne çekip sırtımı göğsüne yaslamıştı ve bir eliyle ağzımı kapatırken, diğer elini karnıma sarmıştı. "Sessiz olmalısın." diye fısıldadığında başımı salladım.

Metis elini ağzımdan çekip yürümeye devam ettiğinde, adımlarımı ona uydurmaya özen gösteriyordum.

Mezarlığı geride bıraktıktan birkaç metre sonra, ağaçların arasında bulunan küçük bir kulübenin önünde durduk.

Eski, tahtadan, yıkık dökük bir kulübeydi. O kadar küçüktü ki 'belki de vaktinde insanlar buraya kış için odun depoluyorlardı' diye düşündüm.

FEHT | Şafağın Gölgesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin