Bölüm Şarkısı: Rammstein - Sonne
"Mademki zamansız bir ölüm seni, ruhumun yarısı olan seni alıp götürdü, yeryüzünde varlığımın yarısından, en aziz parçasından yoksun yaşamakta ne anlam var?"
-MontaigneŞafağın gölgesi üzerime vuruyordu. Burada kaçıncı günüm, kaçıncı saatim bilmiyordum. Zaman kavramından yoksun, hayatımdan yoksun, hayallerimden yoksun, normal yaşantımdan kaç ay, kaç sene uzaktaydım bilmiyordum.
Ruhumu zehirli bir sarmaşık gibi saran duygular silsilesi ile mücadele etmekten o kadar kafam karışmıştı ki, zorlandığım tek şey adapte olmak değildi artık; yaşamaktı da...
"Ne demek bu?"
Sessizliği Molek bozduğunda, ortaya attığım fikrin ne kadar işe yarayacağını bilmesem de, kendimden emin gözükmeye çalışıyordum. İrina bir insandı, -vaktinde bir insandı- onu diğerlerine nazaran daha iyi anlayabilirdim değil mi? Ortak duygularımız, ortak isteklerimiz, ortak içgüdülerimiz vardı. Bir noktada bütün insanların ortak olduğu birçok konu olabilirdi.
"Her ne olursa olsun İrina bir insandı. Onu anlayabilecek biri varsa o da benimdir." Metis ilgiyle beni dinlediğinde dikkatlerini çekebildiğime ve artık kendi zorumla oyuna dahil olduğuma emin olmuştum.
"Cehennemden kaçmış olması imkansız." Atur daha çok kendi kendine konuşuyor gibi gözükse de, diğerleri de kaşlarını çatmıştı. Onlar kadar bilgim olmasa da, cehennemden kaçılabileceğine ben de inanmıyordum. Çünkü bize ölümümüzden sonra sunulan bir lütuf olarak cennet, ceza ise cehennem olarak öğretilmişti. Ve sonsuzluğa sıkışan bir zaman içerisinde kendi irademizle oradan asla çıkamayacağımız da öğretilmişti.
Fakat bizim öğrendiğimiz, duyduğumuz her şey birer yanılsamadan ibaret olabilirdi.
"Ama kaçmış." dediğimde tekrardan tüm gözler üzerimdeydi, mantıklı cümleler kuracağımı sanmıyordum. Sadece içgüdülerimin konuşmasına izin verirsem, onlara faydası dokunacağını düşünüyordum. "Yani, bir şekilde kaçmış ve bulunamıyor. Nasıl bulunamaz ki? Siz uçabiliyorsunuz ve daha birçok şey."
Birbirlerine bakıp güldüklerinde omuzlarımı dikleştirdim.
"Gerçekten bu insanı mı dinleyeceksiniz?"
Atur küçümser bir şekilde yüzüme baktığında, onun da tıpkı Nadia gibi insan ırkçısı olduğunu anlamıştım. Nefretleri mantıksızdı. İrina ölmüştü ama onların yanında olan insanlar da vardı.
Gözlerimi devirmekle yetindiğimde, Metis beni şaşırtacak bir hamlede bulunup elini belime koydu ve beni kendine çekti. Şaşkınlıkla ona baktığımda yüzündeki gülümseme solmuş, düşünceli gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEHT | Şafağın Gölgesi
FantasíaHer hikayenin bir başlangıç noktası vardır ve her başlangıç noktası, başka bir hikayenin sonunu taşır. Ayın kızıla vurduğu, insanların derin uykuda olduğu, ormanların sessiz olduğu ve dünyadaki her şeyin kendi köşesine çekildiği saatlerde asla uyum...