6

490 72 24
                                    

altıncı bölüm: her şeyin başladığı ana dönelim

- üç yıl önce -

iyi arabalar, güzel kıyafetler, havalı ayakkabılar... choi san hepsine sahipti. oldukça varlıklı bir aileden geliyordu ve hayatı boyunca iyi kolejlerde okumuş istediği her şey eline verilmişti. tabiri caizse ağzında gümüş kaşıkla doğan şanslı çocuklardan biriydi o. buna rağmen üniversiteye kadar yalnız ve de mutsuz bir çocuk olmuştu. çekingen ve naif bir çocuktu, öyle her ortama kolayca alışamazdı. on sekizine gelene kadar değil sevgilisi bir arkadaşı dahi olmamıştı.

liseden mezun olduktan sonra iyi bir üniversiteyi tutturmuş ve yine yalnız geçireceğini düşündüğü okul yıllarına hazırlanmaya başlamıştı. güzel bir yaz tatilinden sonra okulun ilk günü gelip çattığında kendisini saklamak için ensesine kadar uzattığı saçlarını dağıtıp gözlüklerini takarak arabasına bindi. okula vardığında ise saati karıştırdığını ve olması gerekenden daha erken geldiğini fark edip söverek kafeteryaya doğru ilerledi. fazla dikkat çekmemek için bir kahve alıp köşedeki masalardan birine oturdu ve etrafını seyretmeye başladı öylesine. daha sonra onu gördü. biraz sonra hayatına girecek ve en yakın arkadaşı olacak olan yeosang'ı. sarışın çocuk umursamaz bakışlarla etrafına bakıyor bir yandan da elindeki çikolatayı açmaya çalışıyordu. san ondan gelen aurayı oturduğu yerden bile hissedebiliyordu. oldukça umursamaz ve özgüvenli bir auraydı bu. onun gibi olmak isterdi. kendisini sürekli kıyıya köşeye saklanan bir fare gibi hissediyordu. fark ettirmeden sarışın çocuğu kesmeye devam ederken bir değişiklik fark etti san. çikolatadan bir ısırık alan çocuğun yüzü kızarmaya başlamış elini boğazına götürmüştü. çocuk birden bire yere yığılınca san aniden yerinden kalkıp etrafına baktı. insanlar korkuyla fısıldaşıyor kimse yerde yığılan çocuğa yanaşmaya cesaret edemiyordu. san koşarak yeosang'ın yanına gidip yere çöktü. elleri titreyerek çocuğun gömleğinin düğmelerini gevşetirken yardım çağırmaya çalışıyordu.

"biri yardım çağırsın neden orada öylece duruyorsunuz!"

kendinden beklemediği bir şekilde etrafındaki insanlara çıkıştı. bir kız ambulansı aramak için panikle telefonunu çıkardı.

san yeosang'a döndü. çocuğun yüzüne bakarak panikle konuştu.

"neyin var? nefes alabiliyor musun?"

yeosang kafasını zar zor yana sallarken titreyen parmağıyla çikolatayı işaret etti.

"ba- bademliymiş."

san çocuğun bademe alerjisi olduğunu düşünerek doğru bir tahminde bulunmuştu. birkaç dakika sonra içeriye ellerinde sedyeyle sağlık görevlileri girdi ve yeosang'ı hızlıca kaldırıp sedyeye koydular. sedye hızlıca ambulansa doğru taşınırken san içinden gelen bir iç güdüyle peşlerinden gitti. bir yandan da görevlilerle iletişim kurmaya çalışıyordu.

"çikolatadan bir ısırık aldıktan sonra yere yığıldı birden. sanırım bademe alerjisi var." dedi panikle.

görevliler kendi arasında konuşup verilmesi gereken ilacı verirlerken san da onlarla beraber ambulansa atladı. bunun üzerine görevlilerden bir tanesi san'a doğru konuştu.

"siz nesi oluyorsunuz?"

san etrafına baktı. çocuğu tanımadığını söylerse onu indirirler miydi? hayır, inmek istemiyordu. daha dakikasında hayran olduğu bu kişinin düzgünce nefes aldığını görmeliydi.

"a-arkadaşıyım." dedi hızlıca.

yalandan kim ölmüştü?

görevli onaylarcasına başını sallayıp sürmesi için arkasında şoförün olduğu cama vurdu. işareti alan şoför hızla ambulansı sürmeye başladı.

san hayatı boyunca yaşamadığı aksiyonu yaşıyordu ve bu durumdan hiç mutlu değildi. sarışın çocuğa bir şey olmasından çok korkuyordu. hastaneye vardıklarında hızla acile kaldırıldı yeosang. san bir köşede bekliyor, heyecandan tırnaklarını kemiriyordu. dakikalar sonra doktor perdeyi çekip dışarı çıktığında beklentiyle baktı ona san.

"içerideki kişi arkadaşım. şimdi nasıl oldu? iyi mi?" diye sordu korkuyla.

doktor gülümseyerek,

"gayet iyi. serum verdik, o bitince çıkabilirsiniz." dedi.

san teşekkür etmek için eğildi ve doktorun gitmesiyle perdeyi çekip uyuyan çocuğa baktı. yüzü beyazlamıştı fakat düzgünce nefes alabiliyordu. san rahatlamış bir nefes verdi dışarıya.

"çok şükür..." dedi minnetle. yatağın yanındaki sandalyeyi çekerek oturdu. çocuğu tanımadığı için ailesinden birisini çağıramıyordu ve onu hastane köşesinde yapayalnız bırakmak istemediği için gidemiyordu. derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. bu kadar aksiyon onu yormuştu ve her şey yoluna girdikten sonra bunu daha net hissediyordu.

biraz uyuduktan sonra gözlerini eline birisinin dokunmasıyla açtı. kafasını kaldırıp eline dokunan çocuğa baktı. istemeden kocaman gülümsedi san. o uyanmıştı.

"ah... şükürler olsun sonunda uyandın." dedi sevinçle. karşısındaki çocuk çekimser bir şekilde gülümseyip elini ensesine attı. bu çekimser ifade onun yüzünde emanetmiş gibi duruyordu.

"ah... evet... merhaba." dedi gülümseyerek.

san aklına gelen şeyle ayağa kalktı.

"bir saniye. doktoru çağırmalıyım."

birkaç dakika sonra içeri giren doktor yeosang'ı kontrol etti ve gülümsedi.

"her şey yolunda gözüküyor fakat birkaç dakika daha gecikseydiniz işler hiç istediğimiz gibi olmazdı. arkadaşına teşekkür etmelisin delikanlı." dedi gözleriyle san'ı işaret ederek.

yeosang minnetle san'a baktı.

"evet, teşekkür ederim."

san utanıp başını eğdi.

"ö- önemli değil." dedi gülümseyerek.

doktor serumu çıkarttı ve, "çıkabilirsiniz." deyip ayrıldı. şimdi ortamda garip bir sessizlik vardı.

"ben yeosang. sen?" dedi ardından çocuk.

san gergin bir şekilde gülümsedi.

"san."

"san... çok teşekkür ederim. hayatımı kurtardın."

san daha çok utandı. ilk defa çekimser davranmayıp hızlı davrandığı için bu kadar mutlu hissediyordu kendisini.

"arkadaş olmaya ne dersin? dur bir saniye, hayır desen bile peşinden düşmeyeceğimi bilmelisin. kahramanımla arkadaş olmayıp başka kiminle arkadaş olacağım?" dedi yeosang muzip bir sesle.

san şokla başını kaldırdı.

biri. onunla. arkadaş. olmak. istiyordu.

hem de bu kişi keşke onun gibi olsam dediği hayranlık duyduğu kişiydi.

rahatladığını hissederek güldü. kafasını onaylar anlamda sallayıp yeosang'ın yataktan kalkmasına yardım etti.

işte bu ikilinin arkadaşlığı böyle başlamıştı.

slmlarrrrrrr. bolum icime sindi bayagi. iki uc bolum daha flashback yazicam boyle ardindan gunumuze geri donecegiz. oy veren yorum yapan herkesi gozlerinden opuorum bu arada. bi tanesiniz gercekten. ha bi de sey yardimizinizi istedigim cok onemli bi konu var. arkadaslar jonghoxmingi bildiginiz güzel ficler varsa bana mesaj atabilir misinizzzz son zamanlarda deli oluyorum bu ikili icin. onerileriniz varsa keyifle okurummm cidden bi ara kendim de yazicam jongho ve mingi... aglamak istiom of. nys iyi gunler bir diger bolumde gorusmek uzere!!







still with you - woosan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin