İlk okuldaki öğretmenlerim okumaz bu çocuk demişlerdi, boşuna uğraşmayalım. Annemi okula çağırdıkları zaman yaptığım yaramazlıkları anlatıp beni okuldan alabileceğini söylediler. Yaramazlık dedikleri de erkekleri kızlar tuvaletine kitleyip saatlerce ağlatmam ve öğretmenlerime yaptığım ufak şakalardı. Bir keresinde bir öğretmenin sandalyesine yapıştırıcı sürmüştük, bana yardım eden arkadaşlarım sonrasında işi benim başıma yıkmışlardı ama olsundu. Cezayı yemeye alışmıştım, bana saatlerce okulda kalma cezası verdiklerinde aslında bunun benim için bir ödül olduğunu bilmiyorlardı. Sayelerinde yeni planlar düşünüyordum düşmanlarım için. Evet düşmanlarım da vardı ama bunu sonra konuşacağız. İşte annem o gün kızının ne kadar yaramaz olduğunu bilmesine rağmen beni savunmuştu.
"Siz nasıl eğitimcisiniz böyle bir çocuk sırf yaramaz diye ondan vazgeçemezsiniz. Bir konuda haklısınız onu sizin okulunuzdan alacağım çünkü kızımın bu zihniyetteki bir okulda okumasını istemiyorum."
Annemin ne kadar alfa bir kadın olduğunu anlamışsınızdır. O hiç benden vazgeçmedi, babam olacak adam ondan ve benden vazgeçmişti ama annem beni yüz üstü bırakmadı. Beni bir hata olarak görmedi her zaman başının tacı yaptı onca yaramazlığıma rağmen. O gün kendime bir söz verdim ne olursa olsun okuyup annemin istediği gibi kendi ayakları üzerinde duran bir kız olacaktım. Yaramazlıklarımın dozunu azaltmıştım hatta okulda bile yapmayı bırakmıştım. Sadece onunla mahallede girdiğimiz iddialar benim eğlence kaynağım oluvermişti. Ta ki bir gün o da beni bırakıp gidene kadar.
Yıllar sonra onu tanıyabilmem hepinizi şaşırtmış olabilir ama şaşırmayın çünkü ben onun gözlerini unutmadım. Kimsenin gözleri onun kadar güzel olamazdı ve bakışları tabiki de. Bakışları insanın içimde fırtınalar kopmasına neden oluyordu. Yıllar sonra bu şekilde karşılaşmamız büyük tesadüftü ve aşk tesadüfleri severdi. Hayret dolu bakışlarım onu rahatsız etmişti başını çevirip gardiyana döndü.
"Sen çıkabilirsin."
Zorlukla ayağa kalkıp ona doğru birkaç adım attım, kapı kapanınca bakışları bana döndü. Sert çehresi ve donuk bakışlarının arkasına gizlenmiş kocaman gülümseyen çocuğu ben tanıyordum. Gamzelerini yıllar sonra yeniden görmek istedim, üzerine atlayıp boynuna sarılsam gamzelerini göstermesi için yanaklarını çekiştirsem ne olurdu ki? Yapmadım, elimi uzatıp ona kendimi tanıtmakla yetindim.
"Ben yeni avukatınız Meva Korkmazer"
Onun adını biliyordum, Ömer... çocukluk arkadaşım daha doğrusu çocukluk aşkım. Elimi sıkmayıp havada bırakması hiç hoş değildi. Kabalaşmıştı ve daha da yakışıklı olmuştu, beni hatırlamadığına emindim. Yüzüme doğru dürüst bakmamıştı bile, hafızası benden daha iyiydi. Sırf hafızasına çok güvendiği için bir iddiaya girmiştik. Ömer yıllar sonrası için bile bir oyun hazırlamıştı ama bu sefer elinde patlamıştı. O bir sandalye çekip oturdu bana da oturmam için sandalyeyi gösterdi.
"Göksel size konuyu anlatmıştır, buradan bir an önce çıkmam gerekiyor."
O ciddi konulara girmeye niyetlenmişti ben ise yeni oyunlar düşünüyordum. Ciddi olmam gerekmese hemen şimdi yeni bir iddia başlatabilirdim ama öncelikle onu buradan çıkaracaktım. Şuan beni hatırlamıyor olabilirdi ama bu durum çok uzun sürmeyecekti.
"Sizi buradan çıkarmak için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım ama öncelikle bana olayı baştan anlatabilir misiniz?"
Anlatmaya başladı, iş ortaklarından biri yurt dışına göndereceği tırlarla kendisinin ilgilenmesini rica etmişti. O tırlarda uyuşturucu olduğunu bilmediğini söyledi, ona inanmakta hiç zorlanmadım. Benim tanıdığım çocuk dürüsttü, ne derse inanmaya hazırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAR MISIN AŞKA?
General FictionÜnlü bir iş adamı Olan Ömer Kandemir bir iftira sonucu hapse atılır. Güvendiği tüm insanlar ona sırtını dönüp ihanet ederken hiç tanımadığı bir kadın onu hapisten kurtarmak için elinden geleni yapar. Mafya ve avukatı kurgusudur. Dikkat! Çocukluk aşk...