Prenses

215 11 4
                                    

Ömer'in hayatında bir şeyler olmuş, annesine va babasına bir şeyler olmuş. Bu yaşadığı hayat ona ait değil, sadece adı kalmış geriye kendisi yok olmuş. Beni hatırlamamasına içerlemiyorum artık, durum vahim. Ne olduğunu öğreneceğim, aklıma sayısız ihtimal geliyor. Hepsi de mantıklı ama biri doğru, öncelikle Ömer'in anne ve babasının şuan nerede olduğunu bulmalıyım. Onlarla konuşmalı neden bu duruma geldiklerini sormalıyım.

Ömer'i gün içerisinde bir daha görmedim, odamdayım geçen üç saatte olduğu gibi. Saat altı da mesaim bitecek daha bir saatim var. Dosya okumaktan sıkılıyorum ve bilgisayarımı açıyorum. Ömer'in annesi ve babasının ismini yazıyorum, koskoca Google'nin bulduğu yanıtlar sorularıma cevap olmuyor. Hiçbirinin resmi çıkmıyor, soyadlarını hatırlamaya çalışıyorum. Bir türlü aklıma gelmiyor, ben bunları nereden bulacağım? Pes etmemeliyim, saatler geçiyor ve mesaim bitiyor. Çantamı alıp gerisin geri terk ediyorum şirketi. Ömer'i arıyor gözlerim, çıktığını söylüyor Sevgi onu aradığımı anlayarak. Bende çıkıyorum eve annemin yanına gideceğim, otobüs durağında bekliyorum. Bir arabam yok maalesef, olsun da istemedim açıkçası. Sürmeye korkuyorum, bir keresinde öğrenmeye çalışırken kaza yapmıştım. Ondan beridir geçmedim şoför koltuğuna. Otobüsüm geliyor, yol boyunca düşünüyorum. Ömer'in annesini ve babasını nasıl bulabilirim? Yıllar önce kaldıkları ev hâlâ aynı şekilde duruyor, başka birisi taşınmış evlerine. Onlara sorsam belki bilirler, durakta iniyorum ama kendi evime değil Ömer'in eski evine gidiyorum. Burada yaşayan çift çok tatlı yaşlı bir çift, ev de eskimiş bir ev eski gösterişli halinden eser yok. Bu çift bu evin üçüncü sahibi, öncesinde bir adam oturuyordu. Ömerler taşındıktan kısa bir süre sonra gelmişti. Hiç konuşmazdı, suratı da hep asıktı. Biz çocuklar ondan korkardık, hele ben hayatım boyunca en çok o adamdan korkmuştum. Ramazan Bayramı'nda şeker toplamak için çalmıştık kapısını ilk kez. Tabi o zaman bilmiyorduk ne kadar ketum birisi olduğunu. Kapıyı açıp bize uzun uzun baktı, suratı yine asık gözleri şişti. Biz bayramını kutladık o bize doğru eğildi 'çocuklardan nefret ederim gidin buradan' dedi. Çocuklardan nefret eden insan olur muydu hiç? Çocuklar bu dünyanın süsüydü, artık ne yaşamışsa öyle bir adamdı işte Osman amca. Ben ondan korksam sık sık giderdim evinin önüne, çocuk aklı işte belki Ömer geri gelir sanıyordum. O da beni görüyordu her dışarı çıktığında bir gün gelip ters ters baktı bana 'niye hep burada bekliyorsun küçük cadı' dedi. O günden sonra gizlice bakmaya başladım, liseye başlayana kadar onun yolunu gözledim. 

"Meva kızım sen mi geldin?"

Beni tanıyorlardı zaten beni bu mahallede tanımayan yoktu. Arada sırada onlara yaptığım reçellerden getiriyorum. Ben çok güzel reçel yaparım, elimde reçel kavanozu olmadığını görünce Ayşe teyzenin gözlerindeki hayal kırıklığını gördüm. Bir dahaki sefere elim boş gelmeyeceğim.

"Evet Ayşe teyze ben sana bir şey soracaktım."

"Tabi kızım buyur."

"Bu evin ilk sahiplerini tanıyor musun?"

"Osman denen adamı mı soruyorsun kızım, hani şu suratsız olan."

"Hayır ondan önce de bir aile yaşıyordu. Çocuklu bir aile adamın adı Levent karısının adı Hande'ydi."

"Yok kızım e sen biliyorsun işte."

"Ben soyadlarını bilmiyorum önemli bir konu, sen bir araştırsana. Şuan nerdelermiş, senin kulağın kabarıktır bulursun."

"Ben bu evi o adamdan aldım, ondan başkasını tanımıyorum. Senin için bir sordururum ama kimseden duymadım daha önce bu evde yaşayan aileyi."

Uzun süre kalmamışlardı bu mahallede bir sene sonra gitmişlerdi, biz Ömer ile sadece 12 ay geçirmiştik ama yıllardır tanıyormuş gibiydik birbirimizi. 

VAR MISIN AŞKA?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin