korku

239 11 0
                                    

Ben pes etmezdim, hiçbir iddiada pes eden ben olmamıştım, Ömer de pes etmemişti. O yüzden bu oyunu hâlâ oynayabiliyorduk. Yatağa oturdum, fazla büyütüyor olabilir miydim? Alt tarafı bir kaç saat burada yatacaktım. Onun yanımda yattığını düşünmemeye çalıştım, başımı yastığa koyarak ayaklarımı uzattım. Tıpkı onun yaptığı gibi sırt üstü yattım, sorun şu ki ben bu şekilde uyuyamazdım. Sağ tarafıma yani onun olduğu tarafa dönmem gerekiyordu.

Artık bazı şeyleri düşünmeden yapmaya karar verdim ve sağ tarafıma döndüm, benim aksime onun gözleri kapalıydı. Uyuyup uyumadığını bilemiyordum, az önce beni soru sormaktan men etsede aklıma ilk gelen soruyu sordum.

"Beni gerçekten hiç hatırlamıyor musun?"

Gözlerini açıp bana doğru dönünce karşı karşıya geldik, işte böyle uyumam çok çok zordu. 

"Sadece uyusan olmaz mı?"

Gülümsedim ve hayır anlamında başımı salladım.

"Kokun tanıdık geliyor, şimdi uyu orada kaldığım otuz günden beri bir gün bile uyumadım."

O gözlerini kapattı, benim gözlerime baksaydı parıldadığını görürdü. Kokumu hatırlamıştı o zaman beni de hatırlayacaktı. Birbirimize nasıl kalpten bağlı olduğumuzu da anlayacaktı bir gün. Şimdilik sabretsem iyi olurdu, o uyuyana kadar izledim onu. Derin nefesler almaya başladığında uyuduğuna emin oldum, ellerimi saçlarına götürdüm. Alnına düşen saçlarını itinayla düzelttim, yanağına dokundum ama hafif bir dokunuştu, onu uyandırmamaya özen gösteriyordum. Gözlerimdeki ağırlık kendini iyice belli etti, benimde uykum gelmişti. Uykuya yenik düştüm bu en güzel mağlubiyetlerden biriydi.

Başımın altındaki yastık bu kadar rahat ve sıcak değildi. Ellerimin altında düzenli atan ritimli müzik dünyanın en güzel müziği olmaya adaylığını rahatlıkla koyabilirdi. Yanağım Ömer'in göğsünde elim ise kalbinin üzerindeydi. O başını boynuma gömmüş, koluyla beni sıkıca sarmıştı. Demek ilk defa kabus görmeden bu kadar huzurlu uyumam onun beni sarıp sarmalamasındandı. Oysa 'tene dokunmak yok' kuralını ben koymuş aynı hızla da ben yıkmıştım. İçeriye biri girse bizi birbirine aşkla sarılmış sevgililer sanırdı, aramızda hiçbir şey olmamasına rağmen bu kadar yakın olmamız çok yanlıştı. Onu uyandırmadan yavaşça başımı ona doğru çevirdim, uyuyamadığı günlerin acısını çıkarıyordu. Ondan uzaklaşmalı ve buradan gitmeliydim. Yavaş hareketlerle kollarından çıkmaya çalıştım, huzursuzlanmıştı ama uykusuna devam ediyordu. Telefonumun gürültülü sesi doldu kulaklarıma, aynı şekilde içimde büyük bir korku hissettim. Hava karanlıktı tahmin ettiğime göre saat gece yarısını geçmişti. 

Saat gece yarısını geçmişti ve ben anneme haber vermeyi unutmuştum. Ben eve gelmeden uyumazdı ki, yemeğini bile yememişti kesin. Ömer kollarını gevşetince kollarından çıktım, yatağın yanına koyduğum çantama uzandım, üzerimdeki etek iyice yukarıya sıyrıldı. Umursamadan telefonuma ulaşmaya çalıştım. Sonunda onu elime geçirmeyi başarmıştım, arayan annem değildi. Yan komşumuz olan Şükran teyze arıyordu. Boğazıma kocaman bir yumru oturdu ve ben telefonu açmaktan delicesine korkmaya başladım. Telefon sustuktan iki saniye sonra tekrar çaldı, Ömer de uyanmıştı yataktan doğrulduğunu hissettim.

"Önemli bir şey belli ki açsana telefonunu."

Dolan gözlerimi ona çevirdim, uykulu gözleri tamamen açıldı. Bir telefona bir de bana bakıyordu, onun gözlerinden cesaret alıp telefonu açtım.

"Meva nerdesin kızım sen, annen fenalaştı hastanedeyiz çabuk gel."

Şükran teyze boşuna aramazdı, aramamıştı zaten. Telefon elimden kayıp düşerken benim gözyaşlarım ardı ardına özgürleşiyordu.

VAR MISIN AŞKA?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin