özgürlük ya da ölüm

660 77 299
                                    

Beş, neredeyse altı saat sonra döndüler malikaneye kanlar içinde. Hepsinin bakışları hâlâ sertti ve kaşları çatıktı. Yaptıkları işkenceler sinirlerini yatıştırma konusunda hiçbir işe yaramamıştı. İçeri girer girmez doktorlara seslenip Jake'i tedavi etmelerini söyledi Edward. Kolundaki acı bedenine yayıldıkça topallamaya başladığını fark etmişti.

Jake aceleyle başka bir odaya götürülürken arkasından Jax ve Kit'i gönderip kapısının önünde beklemelerini söyledi. Bugün onlara yardımcı olmuş olsa da hâlâ tam güvenini kazanamamıştı çünkü. Büyük ihtimalle hiçbir zaman da kazanamazdı ihanetinden sonra. 

Edward'ın o anda tek istediği sıcak bir duş alıp üstündeki kanlardan kurtulmak olsa da miniğini görme ihtiyacı daha da ağır basıyordu. En son gördüğünde Marcel'in kollarındaydı ve bunun üstünden saatler geçmişti. Aceleyle odaya girdiğinde Louis'yi bir sürü makineye bağlı bir şekilde yatarken buldu. İki kardeşi ise yanındaki koltukta sarılarak oturup onun elini tutuyordu.

Edward odaya girer girmez ikisi de başlarını ona çevirdi, stresli ve kanlı ifadesini gördüklerinde endişelenmişlerdi.

Harry ayağa kalkıp ona ilerledi. "Ed, bebeğim, durumu sabit. Yeterince derin değildi kesiği bu yüzden konuşabilecek. Önce duş al, tamam mı? Sonra yanımıza gelirsin. Sakinleşmen gerek."

Ama Edward onu duymuyor gibi boş bir şekilde bakmaya devam ediyordu. Marcel Louis'nin alnını son kez öpüp ayağa kalktı ve Edward'ın elini tuttu. "Seni temizleyelim hadi."

Edward hiç düşünmeden Marcel'in peşinden gittiğinde arkalarından ağır bir 'klik' sesiyle kapandı banyonun kapısı. Onları izlerken içinde bulundukları karışıklık yüzünden iç çekti Harry. Sevgilisini bu hale getirmede en ufak bir katkısı bulunan herkesi öldürmek istiyordu. Bir yandan da Adelina'nın başına gelenleri Louis yaşamadığı için rahatlamış hissettiğinden kendisinden tiksiniyordu.

Yıllardır ilk kez bu kadar boş hissediyordu Harry, ilk kez ne yapacağından emin değildi. O da düşünmek yerine sevgilisinin yanına oturup elini tuttu sıkıca. Kardeşlerinin dönmesi bekleyip bir yandan Louis'nin baygın bedenini izlerken iki köpek de yatağın ucuna uzanmış, sızlanarak sahiplerinin uyanmasını bekliyordu.

Banyoda Edward'ı bulunduğu şok durumunda çıkarmak zor olmuştu. Marcel ikisinin de üstünü çıkardıktan sonra duşa sokup en ufak bir damla kan kalmayana kadar temizledi Edward'ı. Bütün bu süre boyunca rahatlatıcı sözler fısıldamıştı Marcel ona ama Edward gözleri odağını kaybetmiş bir şekilde karşısına bakıyordu.

"Ed, bana bak aşkım." Yüzünü nazikçe tutup kendisine bakmasını sağladı Marcel ve dudaklarına kısa bir öpücük kondurdu. "Senin hatan değildi. Bunu yapanları öldürdün. Louis iyi, bunu da atlatacak."

"Yaralı ama Marcy."

"Evet ama onun ne kadar güçlü olduğunu biliyorsun. Ona inanman lazım iyi olabilmesi için. Zamana ihtiyacı var sadece." Cümlesini bitirirken boğazındaki tanıdık acıyla titremişti sesi. Edward kendini toparlayıp yarasına baktıktan sonra belinden tutup kendine çekti Marcel'i. Önce yara izine sonra dudaklarına birkaç öpücük bırakıp başını omzuna yasladı.

"Haklısın. İnanıyorum ona. Özür dilerim."

Sonunda tamamen giyinmiş ve el ele banyodan çıktıklarında Harry'yi Louis'nin yüzünü okşayıp bir şeyler mırıldanırken buldular. Bir elini sıkıca tutarken gözyaşları yanaklarından düşüp çarşafları ıslatıyordu. Kardeşlerini böyle savunmasız bir halde görmek biraz daha kırmıştı kalplerini. 

İkisi de koltukta onun yanına oturduğunda Marcel omzundan tutarak kendine çekti onu. Louis'nin elini bırakmak istemese de pes edip başını Marcel'in göğsüne yasladı Harry. Edward da kollarını ikisinin etrafına sardı. Sessizce ağlarlarken hepsi kendini ikna etmeye çalışıyordu her şey düzelecek diye.

Beyond Boundaries | Larry - Styles TripletsWhere stories live. Discover now