burnuma gelen krep kokusu uyandırdı ancak beni. annem kapımı tıklatıp içeri girdi.
"günaydın paşam. kalk bakalım sen şöyle. sana krep yaptım." dedi annem yatağımın köşesine oturarak.
gözlerimi kısarak baktım,
"ağzımdan laf alacaksın demi?" dedim pis pis gülerek, "alamazsın valide sultan." dememle popoma vurması bir oldu ki annemin eli ağırdır."insan bi günaydın der eşek herif. kalk hadi babana da anlattım bekliyoruz seni." dedi heyecanla ayağa kalktı.
"aman anne bi bakla da ıslanmasın ağzında." dedim arkasından seslenerek. gülerek merdivenlerden indiğini duydum.
yataktan doğruldum ve sırıtarak karşımda duran denizin tablosuna baktım. dün gece aklımdan çıkmıyordu. kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atmıştı.
hala sırıtıyordum.
......
dün gece,
"deniz ben varım. ölmesi gerekiyorsa, ben de varım. yanındayım." dedim.
öyle olması gerekiyordu. ben bu kız için her şeyi göze alırdım. deniz hayatımın anlamı, beni ben yapan insan. bana baktı kaşlarını kaldırıp. gülümseyerek avuçlarının arasına aldı yüzümü. minnet dolu bakışlar atıyordu.
asıl minnet duyması gereken kişi bendim o değil. ona o kadar çok şeyi borçluyum ki.
gülümseyen dudaklarına baktım istemsizce. pürüzsüz dolgun dudaklarında takılı kaldım. öpmek isterdim, ilk öpücüğüm olsun isterdim ama beni yanlış anlamasını da istemem.
bakışlarımı farketti. içimden kendime sövüyordum onda farklı bir izlenim yaratmak istemiyorum diye düşünürken....
dudaklarını dudaklarıma kapadı. gülümsediğini hissediyordum.. kalbim sanki kan pompalaması bırakmıştı, ya da o kadar hızlı atıyordu ki durduğunu düşündüm. geri çekildiğinde utancından kıpkırmızı olmuştu. burnu, yanakları, alnı pespembeydi. saçıyla bütünleşmişti. saçından bir tutamı kulağının arkasına yerleştirdi. bu utandığında yaptığı şeydi.
.....
can,
sabaha çok yorgun bir şekilde uyandım. dünki olaylar beni ruhen yormuştu. dün gece sadece tavana bakıp düşünmüştüm denizi, bu olaylar psikolojimi etkilemişti. kalkıp soğuk bir duş aldım ayılmak için. üzerimi giyindim ve kahvaltı bile yapmadan evden çıktım. sabah sabah bizimkilerin sorgusuyla uğraşmak istemedim. kimse beni bu kadar durgun görmemişti çünkü.
okul kapısından içeri girdim. oldukça erken gelmiştim kimse yoktu okulda. sırama geçtim ve sadece kafamı sıraya koydum.
birazdan deniz girecekti kapıdan. peki ben ona deniz mi diyecektim yoksa meryem mi? kimse adının deniz olduğunu bilmiyordu. yalnızca ben biliyordum ve meryem demek farklı gelecekti.
çünkü kafamda meryem ve deniz farklı insanlardı. meryem deli gibi arzuladığım , sert ve soğuk kızdı; ama deniz batuhanın yıllarca sevdiği, duygusal ve intikam almak isteyen potansiyel bir katildi.
kol saatine baktım herkesin neredeyse gelmesine 10 dakika vardı. bütün gece düşünmekten kafayı yedim. bir insan ölecekse ve ben bunu biliyorsam, durduramadıysam bu vicdanla nasıl yaşarım.
ama o şerefsizin vicdan azabı çekmeden yaşadığını düşünmekten de alıkoyamıyordum.meryem, yani deniz içeri girdi bir kaç kişi geldikten sonra. ekoseli mini bir etek giymişti. üzerinde de beyaz polo yaka bir tshirt vardı. yüzüme bile bakmadan yanıma oturdu. ona doğru döndüm ve,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTSAL BAKİRE - DEVAM (TAMAMLANDI)
Ficción Generalfazlabeyniniyorma hesabı yan hesabımdır takipçilerim arasında da görebilirsiniz.