Arabayla Seoul'e gidiyorduk. Busan'da bu kadar kalmak yeterdi. Sıkılmıştık (!) artık buradan.
Uzun yolculuklarda hep şarkı açar bok gibi geçen hayatımızı unutur bağırarak şarkı söylerdik.
medyayı burada açabilirsiniz
Nefes almak için gülerek camı açtım. Sonunda doğduğum yere dönüyordum. Burada yaklaşık 4 ay kalmıştık.
Youngsoo'nun ailesi buradaydı. Onları tehlikeye atmamak için bir daha görüşmeyeceklerini söyledi.
Tabiki izin verecektim. Benim ailem olmadığı için ona da bunu yaşatamazdım.
Ailesi benimle olmasına karşıydı zaten. Çocuklarını çıkarların için kullandığımı ve onu tehlikeye attığımı düşünüyorlardı. En baştan beri beni hiç sevememişlerdi zaten.
Youngsoo ise beni ailesine tercih etmişti. Onun gibi birini bir daha hayatım boyunca bulamazdım.
"Gidince ilk ne yapmak istersin?"
Youngsoo'nun sorusuyla kafamı içeri sokup camı kapattım. Arkama yaslanırken cevap verdim "Aile ziyareti?"
Youngsoo aegyo yaparak konuştu "Yiaa Digie seni duygulandırdım mı yoksa?"
Dudağını aşağı kıvırınca gülmeye başladım "Aptal. Aegyo yapma demedim mi ben sana? Tatlı olmuyorsun."
"Kalbimi kırıyorsun Digie. Ben tatlı değil miyim şimdi?"
Ayakkabılarımı çıkardım ve arabanın dar koltuğunda zar zor bağdaş kurdum "Tamam şımarma koca bebek."
O da gülmeye başladı. Benim dışımdaki kimseye böyle davranmazdı. Dışardan çok soğuk görünüyordu. Ancak içini bilen görürdü şimdi yaptıklarını.
Bu da ben oluyordum...
Seoul'e gelir gelmez kalacak bir yer bulduk. Sanırım gamer bir grubun kullandığı boş bir depoydu. Eski koltuklarla bir sürü kablonun birbirine girdiği bir yerdi.
Kabloları toplayıp koltukları en köşeye çekip yaşanabilir bir yer haline getirmeye çalıştık.
Fazla uğraşmadık. Nasıl olsa babam eninde sonunda bulacaktı.
💙
Felix ruh eşinin izlenmesi için şirketin ayırdığı ve Bay Minkyu'nun bilgisayarlar ve monitörlerle doldurduğu odada gergin bir şekilde oturuyordu.
Minkyu kapıdan girince derin bir nefes verdi. İlk takip günü için onun dışında kimseyi içeri almıyorlardı. Yoksa grup arkadaşlarını kesin alırdı. Zaten çıkar çıkmaz anlatacağı ilk kişi onlardı.
Minkyu gülümseyerek konuştu "Hazırsan eşleşmeyi başlatıyoruz."
Felix kısaca kafa salladı ve önündeki en büyük monitöre bakmaya başladı. Bir sürü isim ve resim ekranda dönerken dudaklarını kemirmeye başladı.
Önce isim durdu. Kim Kangdae... Resimin de durmasıyla ciddileşti. Bu kız hiç hayal ettiği gibi değildi.
Kızıl değildi, çilli değildi, uzun saçlı değildi... İdeal tipine hiç uymuyordu. Gerçekten aşık olacak mıydı böyle birine?
Kızı incelemeye başladı. Omuzlarına dökülen kısa siyah saçları vardı. Porselen beyazı teni saçlarıyla hoş bir zıtlık oluşturuyordu. Dudakları şeftali rengiydi. Gözleri... Yosun yeşiliydi gözleri.
Tamam belki tahmin ettiği gibi değildi ama kesinlikle güzeldi. Vampiri andırıyordu.
Düşüncelerinden sıyrılıp Bay Minkyu'ya döndüğünde yavaşça kaşlarını çattı.
Adam yine ilk geldiğinde ona sunduğu gülümsemesini kendisine sunuyordu.
"Efendim, bir sorun mu var?"
Adam yüzüne bakıp gülümsemeye devam ederken konuştu "Hayır. Hiçbir sorun yok."
Felix anlamaz bakışlarını adama gönderdi "Ah peki teşekkürler."
"Ne demek. Bu bizim görevimiz. Bir hafta sonunda onunla tanışabilirsin. İstersen tanışma süresini uzatabiliyoruz. Sana kalmış. Yine de benden sana bir tavsiye ne kadar hızlı o kadar iyi..."
»»————— ★ —————««
selamlar ifendim nasılsınız görüşmeyeli bayram bölümü atayım dedim BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN AWSULARIM
Minkyu hakkında ne düşünüyorsunuz datlu adam
alttan alttan spoi verdim
medyadaki şarkıyı allah razı olsun tae'den öğrendik ama bence güzel gaza getiriyor
gözlerinizi de şöyle şenlendirip gidiyim ben o zaman
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret Stalker
Fanfiction"Sıradan bir yaşam sürmeyi bende isterdim. Sıradan olmasa da bu kadar tehlikeden uzak. Belki ben de ünlü olsam güzel olabilirdi hayatımız."