Siz de şaşırdınız değil mi? Hadi yazarımız burayı baştan alsın. Çünkü bu Felix'inizin bile kaldırabileceği bir şey değil.
Zamanı geri sarma sesleri piçu piçu piçu
Arkalarından itilmeleriyle öne doğru düştüler. Böylece herkesin dikkatini çekmişlerdi.
Kangdae'de yaşlı gözlerini Felix ile Soo arasında gezdiriyordu.
"Efendim onları buldum."
Kangdae göz yaşlarını omzuna silip bağırdı "APTALLAR! ONUN HABERİ OLMADAN BURAYA GİREBİLECEĞİNİZİ Mİ DÜŞÜNDÜNÜZ?!"
Felix artık kaçacak yeri olmadığını ve burda öleceğini düşünmeye başlamıştı. Ayak sesleri kulaklarını doldururken kafasını kaldırıp sesin geldi yöne baktı.
"B-bay Minkyu..?"
Kangdae hala ağlarken Felix gözlerini fal taşı kadar açmış ruh eşiyle Bay Minkyu arasında gezdiriyordu.
Nasıl yani?
Kangdae'nin babası Bay Minkyu mu?
Birden Kangdae'nin anlattığı her şey Felix'in gözünün önünden geçmeye başladı.
'Şirket ilk babamın annemi izlemesi için kuruldu.'
'O adam ailemi öldürdü.'
'Annem babamla kaçarken başka bir adamla evlenmek üzereydi.'
Onları öldürdüyse şirketin başına geçecek kimse kalmamış demekti bu.
O gerçekten Kangdae'nin babasıydı...
"Ah seni kullanmak çok kolaydı Felix. Telefonu bana ödünç verdiğin için teşekkürler." diyip telefonu gözünün önüne doğru fırlattı Minkyu.
Kangdae de Felix kadar şaşırmıştı buna. Kekeleyerek konuşmaya çalıştı Felix.
"A-ama benim telefonum... Kaybolmuştu?"
"Hadi ama onu yakaladıktan sonra hala bunu devam ettirecek misin? Telefonu bana sen verdin. Onu yakalayabilmem için."
Kangdae hızla araya girdi "Sen mi verdin!?"
Bu sefer Felix telaşlanmaya başlamıştı "H-hayır gerçekten ben telefonumu kaybetmiştim! Kangdae ben sana böyle bir şey yapar mıyım?"
Youngsoo tiksintiyle ona bakmaya başladı. "Seni kaç kere uyardım Dae. Yeni tanıştığın birine bu kadar güvenme dedim."
Minkyu araya girdi "Dae tatlım biliyorum benden nefret ediyorsun ama bir düşün bütün bunlaeı yaşananın nedeni annen."
"Hala ne saçmalıyorsun sen? Annem zorla seninle evlenmekten kaçıp sevdiği adamla evlendi diye suçlu mu oldu?"
"Beni sevdiğini söylemişti!"
"Onu zorlamıştınız!"
"Bunu kimden öğrendin peki? Dedenden mi? Onun babası."
Kangdae bu söylediğine tepki veremezdi. Objektif bakarsak bu doğru olabilirdi. Kimse kendi kızını kötülemek istemez.
Yine de bu adam onu öldürmeye çalışmıştı...
"Ne anlatmaya çalışıyorsun?"
"Aileni ben öldürmedim."
"Komikmiş."
"Sana her şeyi anlatacağım. Şimdi."
"Üzgünüm ama hayal gücünün genişliğini biliyorum kanıtlamak zorunda değilsin."
"Sence ben benimle evlenmeyen birini öldürecek ladar cani miyim?"
Kısa bir sessizlik oldu. Evet öyleydi ama Knagdae'nin bunu yüzüne söyleyecek cesareti yoktu.
"Her şey annenin benimle evlenmek istemediğini babasına söylemesiyle başladı. Bütün ailesi ona çok kızdı. Bütün hazırlıklar yapılmıştı. Tek gereken evlilik gününün gelmesini beklemekti."
Bay Minkyu -ki artık bay dememize gerek kalmadı- derin nefes alıp Knagdae'nin önündeki koltuğa oturdu.
"O adamın tek istediği şey paraydı. Ailem zengin. Bunu biliyorsun. Bizim evlenmemizle şirketin başına konacaktı."
"Senin bizimkine yaptığın gibi mi?"
"O sorada annen benimle konuşmaya geldi. Biz çocukluk arkadaşıydık. Çok yakındık. Yoksa bunu anlatmaya bana gelmezdi."
Kangdae hafifçe güldü. Annesinin olduğu zamanlardan bahsetmek hoşuna gidiyordu.
"Tabi ki onu anlayışla karşılayacaktım. Beni istemeyen büriyle zorla evlenemezdim."
"Olanın tam tersini anlatıyorsun."
"Gerçeği anlatıyorum."
Kangdae kararsızlık içinde kafasını yere eğdi.
"Babanla kaçmasını ona ben söyledim. Böyle olursa birkaç haftaya herkes vazgeçer ve peşini bırakırdı. Ama deden çok ileri gitti. Onu tehdit ettiği şey hayatımdı. Gelmezse beni öldüreceğini söyledi."
Kangdae bu hikayeye biraz ilgi göstermeye başlamıştı.
"Annen hemen geri döndü. Babanı da getirmişti. Dedenle konuşup onu sevdiği söyleyeceklerdi ama deden onu dinlemeyip babanı vurmaya çalıştı. Annen önüne geçmeseydi vuruyordu da. Gözü dönmüştü. Kızını kendi eşleriyle öldürünce babanı da vurdu. Bu sefer gerçekten."
Kangdae'nin gözleri kocaman açılmıştı. Sonuçta Minkyu'nun anlattıklarında tutarlılık payı vardı.
"Annen hastaneye kaldırıldı. Bana kendisine bir şey olursa seni büyütmemi istedi. Doğumdaylen ölünce deden buna dayanamadı. Babanla ilgili olan her şeyi ortadan kaldırmak istedi. Öz torununu bile."
Youngsoo ve Felix varlıkları unutulsa da ağızları sonuna kadar açık bir şekilde bütün anlatılanı dikkatle dinlemişti.
"Sen bana annenin emanetiydin. Bu yüzden seni korumak zorundaydım. O adam 15. yaş partine gelip deden olduğunu söyleyene kadar her şey sorunsuz ilerliyordu."
"Ama sen beni öldürmeye çalışıyordun..."
"Ben seni bulmaya çalışıyordum."
"O zaman beni öldürmeye çalışan adamları gönderen kişi... Youngsoo ile kaçtığım kişi... Dedem miydi?"
»»————— ★ —————««
baya uzun bölüm oldu neyseh
öğrendiniz her şeyi tüh
ilk bölümden beri kimseye söylemeden içimde tuttum sonunda oh be
OOH İM FALLİNG İN LOVE
yukarıya gifi aldığım yayını bıraktım çökün
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret Stalker
Fanfiction"Sıradan bir yaşam sürmeyi bende isterdim. Sıradan olmasa da bu kadar tehlikeden uzak. Belki ben de ünlü olsam güzel olabilirdi hayatımız."