Kabuslar

514 24 8
                                    

Koşuyordunuz.

Uzaklara,

Özgürce...

Ama bir sorun vardı;

Arkanızdaki 'şey'.

Siz kaçıyordunuz,

O kovalıyordu.

Hiç bitmeyecek gibiydi...

Ormanın derinliklerinde arkanızdaki yaratıktan kaçıyordunuz ama çok hızlıydı. Siz ise yılmadan koşmaya devam ettiniz. Sonunda bir ışığa varmıştınız. Anın sevinciyle daha da hızlandınız. Tam ışığa varacakken arkanızdaki yaratık üstünüze atlayıp sizi yere yapıştırdı. Gözlerinizi kapatıp ölümü beklerken yaratık sanki durmuştu. Yavaşça gözlerinizi araladınız ve yaratığın artık orda olmadığını gördünüz. Düştüğünüz yerden kalkıp üstünüzü temizlediniz.

 Etrafa iyice baktığınızda buranın sizin eski evinizin odası olduğunu gördünüz. Duvardaki aile fotoğraflarınıza baktınız. Anneniz ve babanızı çok özlemiştiniz... Kendinizi tutamadınız ve gözleriniz dolmaya başladı. Fotoğrafı alıp evinizde dolanmaya başladınız. Salondan ağlama ve hıçkırma sesleri geliyordu. Dikkatlice oraya baktığınızda annenizin ağladığını ve babanızın da onu rahatlatmaya çalışıyordu. Durduğunuz yerden çıkıp yanlarına yürümeye başladınız.

"Anne, baba...?"

"K-kızım/O-oğlum!"

Anneniz oturduğu yerden kalkıp yanınıza koşup size sarıldı. Babanız da sizi görünce gözünden bir yaş aktı ve oda gelip size sarıldı. Birbirinize sıkıca sarılıyordunuz. O sırada gülme sesleri duydunuz. Arkanıza baktığınızda kimse yoktu fakat yeniden önünüze baktığınızda anneniz ve babanızın ağızları büyümüş, gözlerinden 6 tane vardı ve sırtlarından çıkan örümcek ayakları vardı. Onları hemen bırakıp geri çekildiniz. Onlar gülerek üstünüze gelmeye başladı, siz ise geri çekilmeye devam ettiniz. İyice çekilince birden aşağı düşmeye başladınız. 

Sert bir şekilde bir denize düştünüz. Sırtınız çok acımıştı ancak pes etmediniz ve yüzeye yüzmeye başladınız. Çıkınca derin bir nefes alıp öksürmeye başladınız. Suda sırt üstü yatıp sakinleşmeyi beklediniz. Ancak sakinleşmek yerine karnınızda derin bir acı hissettiniz. Gözlerinizi aniden açtınız ama suyun içine çekilmeye başladınız. Karnınıza o acıyı veren şeyi bulmak için aşağı baktığınızda bir köpekbalığı gördünüz. Siz yatarken karnınızdan ısırıp suyun dibine çekiyordu. Köpekbalığı durmak bilmeden iyice derinlere gidiyordu. Basınç yüzünden acınız iyice artarken bir andan sudan düştünüz.

Daha neler olduğunu anlamadan nefesinizi kontrol etmeye başladınız. Sanki kabustan kabusa geçiş yapıyordunuz. Bu sefer etrafınıza baktığınızda ise oldukça dar bir yerdeydiniz. İyice panik yapmaya başlamıştınız çünkü dar yerleri hiç sevmezdiniz. Gözlerinizi kapatıp sakinleşmeye çalıştınız. Ama saçınız sürekli yüzünüze geliyordu. Geriye atsanız bile yeniden geliyordu. Saçınızın o tutamını tutup baktığınızda bir çığlık attınız. Dar bir alandaydınız ve tavandan üstünüze tarantulalar (örümcek) düşüyordu. Tavandan sesler geliyordu ve yukarı baktığınız anda tavan üstünüze düştü. Siz kollarınızı koruma amaçlı başınızı kapatmıştınız ama gerek yoktu çünkü bu sefer başka bir yerde bir sandalyeye bağlıydınız. Ayrıca örümcekler yoktu, dar değildi ve aydınlıktı.

Etrafa baktığınızda camdan bir odada olduğunuzu fark ettiniz. Ama elleriniz ve ağzınız neden bağlıydı anlamamıştınız. O sırada karşıda bir ışık yandı. Düz duran bir masada yatan birisi vardı. Dikkatli bakınca bunun kardeşiniz BEN olduğunu gördünüz. Kardeşiniz kendine gelince etrafına baktı ve oradan çıkmaya çalıştı ancak kolları, bacakları ve boynundan o masaya bağlanmıştı. Siz de bağırmaya çalıştınız ancak ağzınızdaki bezden dolayı hiçbir şey duyulmuyordu. Kardeşinizin yanına biri gelmişti ve bu kişi çok tanıdıktı. Kendinizi zorlayıp kim olduğunu hatırlamaya çalıştınız. Sonunda hatırladığınızda oraya yeniden baktınız. Bu kişi eski okulunuzdaki hemşireydi. Kardeşinizle ne alakası vardı ki? Oraya bakmaya devam ettiniz. Hemşire eline bir iğne ve neşter almıştı. Siz ne yapacağını anladığınızda iplerden kaçmaya çalıştınız. Hemşire iğneyi BEN'in boynuna batırıp içinde her ne varsa enjekte etmişti. Sizin ise kardeşinize verdiği zarardan dolayı gözünüz dönmüştü. Anın siniriyle ipleri kopartıp ağzınızdaki ve ayaklarınızdaki bağları çözüp cama doğru koştunuz ve atlayarak kırdınız. Daha sonra hemşirenin üstüne atlayıp neşteri boynuna sapladınız. O ölünce kardeşinizin yanına gittiniz.

"BEN? İyi misin? Ses ver!"

Ancak BEN kafasını yana yatırıp ağzındaki büyük yarığı ortaya çıkarınca bunun o olmadığını anladınız ve hemen oradan uzaklaşmaya başladınız. Fakat bir anda karşınıza çıktı ve ona çarpınca uyandınız. Hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladınız. Etrafınıza baktığınızda malikanedeki odanızdaydınız. Ancak emin değildiniz. Yine bir oyun olabilirdi. Odanızda beklemeye karar verdiniz. Küçücük bir ses duyduğunuzda bile hemen oraya bakıp bir şey var mı yok mu diye kontrol ediyordunuz. O sırada kapınız çaldı. Bıçağınızı/silahınızı alıp 'girin' dediniz. İçeri giren Scarle'ti.

"Hey, sen iyi misin?"

"Evet ben iyiyim ve sen gerçek misin?"

"Eeee evet...? Bir şey mi oldu?"

"Çok garip bir kabus gördüm de. Sürekli bir yerden başka bir yere geçiyordum..."

"Merak etme ben gerçeğim -____-."

"Umarım."

"Hadi gel kahvaltı yapacağız."

"Tamam geliyorum."

Scarlet çıktıktan sonra banyonuza gidip elinizi yüzünüzü yıkadınız ve aşağıya indiniz. Kardeşiniz BEN'i görünce rahatladınız. Hemen yerinize oturup kahvaltınızı yapmaya başladınız. Yemeğiniz bitince kardeşinizle beraber zaman geçirmeye başladınız. Kabusunuzda gördükleriniz gözünüzün önünden gitmiyordu. Ama şimdi her şey geçmişti.


A/N: Uzun zamandır atamadığım için üzgünüm. Bazen zamanım olmuyor, dershanem oluyor, ödevlerim oluyor yada fikir gelmiyor o yüzden yeni bölüm çok atamıyorum. Amaaaaa yine de yeni bölüm attım. Çok boş yaptım görüşürüz canlar <3

Creepypasta EvindesinizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin