Bana mırladığın zamanları özledim.Başlamak için doğru bir cümle mi bilmiyorum ama yukarıda bir yerlerdeysen, fark ediyorsundur zaten. İçtiğin sigaraları masumlaştırdığını düşünmesem de boğazında yaptığı hırıltılar bir kedinin mırlamasını andırırdı kafamda. Hoşuma gitmediğini söylesem yalan olurdu ama bırak ciğerlerini, saç teline dahi zarar verme potansiyeli olan her şeyi düşman bellemiştim kendime. Öylesine sakınıyordum seni... Kendimden bile sakınıyordum...
Ben sana bakmaya kıyamıyordum Serhat.
Bakmaya kıyamıyordum ama bakmaya da doyamıyordum.
Sanki uzun uzun baksam, bitecekmişsin gibi hissediyor gözlerimi kaçırıyordum her seferinde. Yüzünün her bir zerresini ezbere biliyordum ama kaybetme korkusu bir mühür misali işlenmişti damarımda akan her bir damla kana...
Bakmadığım her saniye doluyordum hasretle.Hatırlıyor musun? Okulda seni rahatsız etmişlerdi bir gün. Çizim defterini almak istemişti normallerden biri ve sen görmemesi için üzerine kapanmıştın defterin. Neler çizdiğini bir bana gösterdiğini, o zaman fark etmiştim.
Nasıl da bağırmıştım insanlara... Sesimin bu kadar gür çıkabileceğini ben bile bilmiyordum hem de.
Bağrına taş basmak terimini yanlış anlamışım bunca zaman. İnsan özleminden bağrına taş basmıyormuş, özlemi en derinden hissettiğinde o taş kalbine öyle sert çarpıyormuş ki göçüp kalıyormuş oraya. İleride yokluğun getirdiği rüzgarlarla düştüğünde ise oluşturduğu iz ve izi dolduran boşluk... Ne kadar ağır anlatamam her şeyim.
"Miadım dolmaya fırsat beklerken
Tükenen ömrüme candı gözlerin
Yarına umudum kalmadı derken
Hayata döndüğüm andı gözlerin"Bunu okuduğun an geliyor aklıma. Yangından birkaç gün önce okumuştun bana. Oysaki senin harelerinin yanında değersiz bir taş parçasıydı benim gözlerim. Senin sözlerin dururken hatiplerin başı gelse dinletemezdi kendini. Senin bakışlarının yanında halt etmişti şiirler. Senin kokun ciğerlerime dolarken, bomboş bir elementti benim için oksijen.
"Gözlerin olmadan boş bir izahtım
Bir anda değişti kör olan bahtım
Sarsıldı makamım sarsıldı tahtım
Şöhretimi yıkan şandı gözlerinNe vahşeti vardı ne de çilesi
Emsalsizdi bu savaşın hilesi
İçten kuşatıldı gönül kalesi
Sanki Fatih Sultan Handı gözlerin"Senden koparıldığım gün içimde yaşanan acımasız vahşeti görmek istemezdi kimse, varlıkların en canisi insan bile... Senin yokluğunun çilesiyle yarışamazdı hiçbir çile. İçimdeki umudun varolma savaşının önüne geçemezdi hiçbir mücadele.
"Nazarın mıh gibi çakıldığı an
Adeta can buldu cananda bu can
Bir yanım kesilse sendin damlayan
Damarıma giren kandı gözlerin"Yeşil gözlerin nazarını gördüğüm anda başladı hayatım, canında can buldum cananım! İçimde akan kanlar senin adınla aktı vücudumda, senin gözlerinin ahengiyle attı nabzım.
"Ne kadeh kaldırdım ne şarap içtim
Sarhoş olmak için ben seni seçtim
İçtikçe aşkını kendimden geçtim
Halimi ayık mı sandı gözlerin"Seninle içtim ilk içkimi. Bira içmezdin, öyle demiştin zamanında. Bilerek tekila almıştım elimdeki tek parayla. Sarhoş olmamıştın, önceden içtiğini bildiğimden temkinli davransam da çok zordu sarhoş olmamak o gözler varken karşımda.
"İnsaf eder alev alev yakmazdın
Hedef alıp can evimi yıkmazdın
Bir ışık görmesen böyle bakmazdın
Demek ki gözüme kandı gözlerin"Yangından dahi kurtulduk. En büyük yangından sağlam çıktığımızı düşünürken, kokunla yaktın beni. Varlığınla yandığımı düşünürken, haksız çıkarmadın düşüncemi. Yokluğunla söndürdün beni. Söndüm Serhat.
Gözlerimdeki ışık, sesimdeki can, kıvırcık saçlarımın gürlüğü, defalarca kez çizdiğin yüzümdeki parlaklık... Hepsi söndü Serhat.
Gel, tekrar yanalım Serhat. Yeter ki gel!
Tek bir zerrene zarar gelirse, ben yanıp tekrar tekrar kül olayım ateşinden.
Ama yanımda ol bi'tanem.
Sensiz kül oldum, en ufak lodosta toz olup uçacağım canânem...
-Kıvırcığın
16/09/2014