hatıralar

40 3 30
                                    

Dolan gözleriyle aynaya baktı. Kıpkırmızı olmuş suratına ve artık kesmesi gerektiği sakallarına... Tekrar dışarı çıkıp yüzüne vuran rüzgarla hiddetlendi. Ses tellerini parçalamak istercesine bağırırken tek istediği onu tekrar öldürmemekti.

×××××××

Gözlerini dışarıdan gelen bağırışlarla açtığında kendini gayet de kötü hissediyordu. Saç diplerindeki acı başına ağrı olarak vururken doktorun yanındaki hemşirelere yüksek sesle bir şeyler anlatmasının da etkisi yok değildi.

Kâbus görüyor olabilir miydi? Hayır, bu kadar gerçekçi olabilmesi sıkıntıydı. Hem kim, neden bağırıyordu ki ve neden buradaydı? Lapaya dönmüş hafızasını zorladığında kafasında yankılanan iki cümleyle oturduğu yerden kalktı.

"Yapma! Bak pişman olacaksın bunun için!"

"He-hey! İyi misin?"

Ayaklandığında baş ağrısı daha da artabilirmiş gibi ikiye katlanırken doktorun bakışlarını ona çevirdiğini fark etti. Hemşireleri bölmek istemediği için dudaklarını oynatarak "Çıkabilir miyim?" dediğinde doktor işaret parmağıyla 'bir dakika' işareti yaparak onu durdurdu. Hemşirelerin sorularını cevapladıktan sonra seri adımlarla dışarıya çıktı.

Odayı süzerken gerçekten de dikkat çekici bir şeyin olmadığını fark etti. Bir biblo veya renkli renkli bir ilaç afişi aradı gözleri ama yoktu. Kafasında yankılanan sesleri susturmak kesinlikle neden ağladığını bilmediğiniz bir bebeği susturmaktan katbekat daha zordu. En azından seçenekleri vardı. Ama kafasındaki yankıların sebebini çözemiyordu.

Yankılar susmamaya yemin etmişçesine hiddetlenirken odaya doktorla beraber o çocuğun girdiğini gördü. Titreyen dudaklarıyla ona bakan çocuk kahverengi gözlerini onun üzerinde gezdirdi. Kalbinin teklemesine bir çözüm bulamaması bir yana dudaklarının neden yukarı kıvrıldığını bile bilmiyordu.

Kendine engel olmak istese de kasları bu işlevi yerine getiremiyordu. Bu adamı nereden tanıdığını düşündü ama boşluktan başka bir şey gelmedi aklına. Karanlıktan ayıramadı düşüncelerini, uğuldayan kulaklarını umursamamaya çalışsa da uğultular anlamlı sözcüklere dönüşüp yankılanırken bunu yapması bir hayli zordu. Hafızasının sınırlarını bulunduğu durumda zorlamaya çalışırken kendisine sarılan kollarla gerçek hayata döndü.

Ortalama kalp atış hızlarının sınırlarını zorlayan nabzı o anki şokla beynine ondan uzaklaşması gerektiğini anlatmaya çalışıyordu. Ama beyni o an neyi ne yapması gerektiğini ayırt edemiyordu. Vücuduna gelen anlık hisle o kolları ittiğinde kendinden uzaklaşan kokuyla beraber, görüş alanına giren etrafı kıpkırmızı yeşil gözleri gördüğünde sol yanındaki sızının arttığını hissetti.

Zordu. Gerçekten kendisine ilk defa sarılan birini reddetmek zordu. Gözleri dolan çocuk defalarca konuşmak için ağzını açtı ve her seferinde geri kapadı. Sanki iki dudağından çıkıp boşluğa yükselecek sözler onun cehennem anahtarıymış gibi. Sanki iki dudağından çıkıp boşluğa yükselecek şeyler onun son sözleriymiş gibi...

Gözlerini tekrar üzerinde gezdirdi. Dağılmış koyu saçlarıyla oynadığı belliydi. Belki de kendi gibi çekiştirmekten alıkoyamamıştı bendini. Gözleri şişmekle yetinmemiş bir de kan çanağına dönmüşlerdi. Bakışları donmuştu. Kırmızının ateşi bile onları eritmeye yetememişti belli ki. Uzun vücudu bile onu güçlü göstermeye yetmiyor ve bu ruhsal kırıklığı her halinden anlaşılıyordu.

Doktorun yalandan öksürerek dikkati kendine çekmesiyle ikisinin de gözü ona döndü. Emin olmak istercesine gözlerini ikilinin üzerinde gezdirdikten sonra söze girişti.

Başka HayatlardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin