9. Mektup

38 4 68
                                    

Barbo?

Böyle söylemeyeli ne kadar uzun zaman olmuş. Gerçi söylemiyorum da zaten.
Ses tellerim işlevlerini gittikçe yitiriyorlar. Geceleri çığlık attığımı söyledi hemşire, o yüzden elime aldım bu kalemi, senden kalan sayılı şeylerden biri olan bu kalemi...

Normalde bununla yazmıyorum, anlamışsındır zaten. Kullanmaya nasıl korktuğumu biliyorsun. Ben de senin için ne kadar kıymetli olduğunu biliyorum. Hala alışamadım, senin bu kaleme dokunan ellerini düşündükçe kasılıyor ellerim, titriyorum.

Anlamışsındır, şu yazıma bak! Gittikçe daha da kötüleşiyor.
Zaten aylardır yazmıyorum sana.
Neyse, ne diyordum?

Evet, çığlıklar...

Rüyalarım hatırlamıyorum ama hemşireler ismini sayıkladığımı söylediler.

Hayır, merak etme. Konuşmuyorum onlarla. Biliyorum sen konuşmamı istersin. Sen hep benim iyiliğimi istersin ama ben sensiz nasıl iyi olayım Barbaros?

Bak aklıma geldi, hani iyi olana kadar kalacaktın yanımda Barbaros? Hatırlıyor musun o günü? Beni ilk öptüğün günü... Yangından hemen önceki gün, O boş sokaktaki harabe evde oturmuştuk.

Her okul çıkışı oraya gitmeye başlamıştık hatırlıyor musun? Biranın tadını senin dudaklarında tatmıştım uzun süre sonra. Ne de güzel gelmişti...

"Gidecek misin?" diye sormuştum içimdeki tüm korkularıma rağmen. Ağzından çıkan her bir kelime kalbimi hızlandırırken, beklediğinin aksine bir cevap duymak küçük ve bozuk kalbimi yerle bir ederdi, biliyorsun. Tabii ki biliyorsun aptal! Senden daha iyi kim bilebilirdi ki?

"Sen iyi olana kadar gitmem." demiştin elindeki bira şişesinden son yudumlarını içtikten sonra. Ardından taş zemine bıraktığın sigarayı almıştın. Derin nefeslerini ölmek için çektiğini anlamak zor değildi. Ölmek için içiyordun, ölmek için yaşıyordun.

Seni hayatta tutan şeyin ben olduğuma inandırmıştın beni Barbaros. Ne de iyi oyunculuk ama... Hayatının performansıydı Barbaros ve bil ki hayatıma mal oluyor.

"Seni cennete yollamadan gitmem." diye devam etmiştin. Senden önce göçüp gideceğimi düşünüyordun. O anda şarkısını söylediğin Ömer Hayyam'ın şiiri gelmişti aklıma;

"Al Cenneti Çal Başına" Ben bunu dediğimde kaşlarını kaldırıp bana baktın, o yüz ifadeni çok seviyordum. Artık tam olarak hatırlayamıyorum.

"Benim cennetim burası." demiştim parmağımı yanağımı yasladığım göğsünde gezdirirken. "Biz bu Dünya'da cehennemi yaşadık Barbo. Şimdi sıra birbirimizin kokusu ile dolu cennetle ödüllendiriliyoruz."

İşte o cümlemden sonra öpmüştün beni Barbaros. Öyle bir öpmüştün ki sanki o an tekrar nüksetmişti yaşamım. Tanrı o öpücükle bir şans daha bahşetmişti bana. Bana özel bir torpildin sanki sen.

Değilmişsin Barbaros.
Ya da öyleydin ve ben bir kere daha kaybettim... Bilemiyorum.

Hiçbir şeyi ölçemiyorum, tartamıyorum.
Sen gerçekten var mıydın Barbaros?
Yoksa ilaçların bir ürünü müydün?

İlaç içtikçe seni unutmamın sebebi ne Barbaros?

Sen aslında yoksan, ben şimdiye kadar hiç yaşamadım.
O öpücüğü vermediysen, hiç varolmadım.
O şarkıları duymadıysam doğuştan sağırdı kulaklarım.

Saçlarını koklamadıysam hiçbir koku yoktu hayatımda.
Seni okşamadıysam, sinir uçlarım da var olmamıştı aslında
Saçların aslında yoksa, olmuşum ben ama
Ama asla karşı koyamıyorum aklıma.

Sen yoksan, ben de yokum Barbaros.

Sen yoksan, ben hiç olmadım.

Sen yoksan ben gidiyorum, hoşça kal...

-23/05/2015

Başka HayatlardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin