4. Mektup

56 8 20
                                    

Yavrum? Hala orada mısın?

Varlığını sorgulamak öyle yoruyor ki beni... Ama yapmadan da edemiyorum. Sanki cevap verebilirmişsin gibi yazıyorum inatla. Yazmazsam, yokluğunu kabul edecekmişim gibi hissediyorum.

Ama her şeyi konuştuk seninle... Farklı ne anlatabileceğimden emin değilim. Duygularımdan, geçmişimden, ailemden çok konuştum. Zaman zaman kafa siktiğimi düşünsem de asla böyle hissettirmedin bana. Sana bu yüzden ne kadar minnettarım, bilemezsin.

Bize verilen on yedi kitaptan birinde, bana bir cimle okumuştun hatırlıyor musun? İşte tam o anda soktun aklıma ölüm korkusunu. Tam o anda hissettiğim bazı şeylerin sonu olduğunu...

Sen yatağında, ben yatağında oturmuşuz. Sırtımız soğuk, yeşil hastane duvarlarına dayalı. Senin rafında sekiz, benimkinde dokuz kitap var. Ben, sana nazaran her daim daha çok sevmiştim kitapları

J.D. Salinger, Çavdar Tarlasında Çocuklar
"İnsan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın? Tanrı aşkına, özellikle de hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insanı?"

Sen, ölsen de -bunu yazmak ne kadar zor benim için biliyorsun- kalsan da... Herkesten bin kez daha iyi kalpliydin Doğramacı.

Ve o kalbinin içine beni de aldığın için, çok teşekkür ederim...

Müzik, resim, akımlar, yüzyıllar... Susman bilmedim karşında. Hayatımın önceki yıllarında konuşmadığım kadar, seninle şu beş yılsa konuştum Serhat.

Ve şu geçen üç yılda, bunların bedelini ödüyormuşçasına bir düzine kelime bile sarf etmedim. Kimi kandırıyorum? Yukarıdan görmüşsündür, gerçekten oradaysan... Etmedim değil, edemedim Serhat.

Karşımda senin parlayan yeşil gözlerin yokken hiçbir şey çıkmadı dudaklarımdan. Beni son öpüşünde mühürlendi onlar, tekrar açılamadılar yavrum. Konuşturmadılar beni. Senin dışında kimse konuşturamadı beni...

Zaten okulun durumunu biliyorsun. Örgün eğitime devam etmemesi gereken bizleri, rüşvet karşılığı tıktıkları ahır misali sınıfta yaşananları bizden başka kimse hatırlamıyor.

Neden mi? Çünkü ölmüşler Serhat. O yangında üzerimize kilitlenen kapımın ardından sadece ikimiz sağ çıkmışız biliyor musun? Hepsi yanmış Serhat, hepsi ölmüş.

Gerçi... Sen de yoksun artık değil mi?

Var mısın? Orada mısın?

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum...*

Anlatamıyorum yavrum. Konuşamıyorum. Ezberlettiğin bütün şiirleri, bütün şarkıları unutmamak için tekrar ediyorum her gün. Sesini tekrar tekrar düşünüyorum. Kokunu aklımda tutuyorum.

Ya unuttursam Serhat? Ya çıkarsan aklımdan ne yapacağım ben? Ne kalacak benden geriye? Seninle olan yıllarımı katlayıp nereye koyacağım bi'tanem?

Sana olan hislerimi yıllarca susmasam anlatamazdım, anlatamadım da zaten. Sana beslediğim duyguların yoğunluğunda boğuldum. Bileklerime bağlanmış ağırlıkları sen olmadan çözemem Serhat.

Seni ne kadar özlediğimi düşünemiyorum bile artık. Duyguların çokluğu düşünmemi engelliyor, yapamıyorum.

Yardım et, boğuluyorum.
Yardım et, dibe çöküyorum.
Yardım et, nefes alamıyorum. .

Başka HayatlardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin