Içeri geçip tek kelime etmeden üzerine zorla giydirdiğim ceketimi çıkarıp koltuğa fırlattı ve kendini yüz üstü yatağa bıraktı. Bu defa yavaş olmak yoktu, onun istediği gibi olacaktı sert ve hızlı. Üstümde ki tişörtü çıkarıp hırsla fırlattım, o piçin dedikleri için değil ona sarıldığı için belki ama beni bu denli kızdıran şey prens prenses meselesi, o sadece benim prensesim olur ve sadece ben onun prensi olurum. Yatağa ilerledim ve kalçasının üzerine fazla yüklemeden oturdum, kulağına yaklaştım.
" Hazır ol, bebeğim."
Fısıldamamla ufak kıpırtısını kesti, Kulakmemesini öpüp biraz daha aşağıya indim. Kalçasını baskı yaparak kabaran küçüğümü hissetmesini sağladım, karşılık olarak ise bana bir inilti verdi.
Saçlarını boynundan çektim ve dudaklarıma yol açtım, öpücükler bırakarak boynundan ilerledim ve açık sırtına ulaştım. Kısık ve keskin nefeslerimi öpüp geri çekilirken soğuk sırtına üflüyordum. Ellerim pantolonunun düğmesine gitti ve hızla açarak kalçasında ki basınçımı azaltarak bacaklarından hızla sıyırıp attım. Seksi kalçası tamamiyle gözler önündeyken üzerinden kalktım ve belinden kavrayıp dizlerinin üzerinde durmasını sağladım. Ardından hiç beklemeden kalçasına bir şaplak attım, bende giydiğim pantolondan kurtulup serbest kalan küçüğümü hiç bekletmeden sertçe arka deliğine yerleştirdim iç çamaşırını yırttıktan hemen sonra.
Sert ve ani girişim ile büyük bir çığlık kaçırmıştı, bu çığlık sadece acı içindi. Içinde ki varlığımı hızlı gel gitlerim ile belli ediyordum. Hızlı hareketlerimin arkasından onun sadece acı dolu çığlıkları kaplıyordu, benimse istem dışı oluşan hırlamalarım koca odayı. Ona sadece koca bir acı demeti veriyordum ve o da tepkisini çığlıkları arasından bağırmasıyla veriyordu, bu yaptığımdan ne kadar da zevk almak istemesem de istem dışı bir zevk kırıntısı ulaşıyordu.
Sona yaklaştığımı hissettiğim de darbelerim olduğundan daha da fazla sertleşti ve son vuruşlarım da ona hırladım.
" Sen. Sadece. Benim. Prensesim. Olabilirsin. "
Her sona yakın fazla sert darbem ile tek kelime söylemiştim. Yavaşça kasılarak rahatlığa kavuştum ve tohumlarım onun içini kapladı, ardından ondan ayrılıp yatağın diğer köşesine geçtim.
Kedi misâli yatağa geçirdiği pençelerini çekip eğdiği başını kaldırdı, yumduğu yeşil gözlerini açtıp öfke dolu bir şekilde bana bakmaya başladı. Omuz silkip ona uzanıp kollarımı beline sardım ve onu kendime çektim.
"Kızmak gibi bir hakkın yok."
Sözüme karşılık daha bir fazla kızdı.
" Ne demek yok! Senin yüzünden en az 2 gün oturamam ve buna kızmaya hakkım yok mu?!"
Kızgın bir şekilde kollarını belime doladı ve başını göğsüme yasladı.
Bana ne kadar kızsa da öfkesini içinde yaşıyordu. Bu onun olayı, duygularını içinde yaşamak. Çenemin altında kalan başına şefkatle öpücük kondurup yine belinden tutup onu gövdemden ayırıp aynı hizzaya gelmemizi sağladım. Gözlerimiz buluştu. Ben onun yeşil ormanlarında kaybolurken o sadece benim bakışlarımı karşılık veriyordu. Yumuşak dudaklarını hissedince az önce yaptığım gibi yapmayıp olabildiğince kibar davranarak öpmeye başladığımda sadece karşılıksız kalarak cevap verdi bana. Biraz daha fazla direttim kibarca, karşılık vermesi adına ve sonunda dayanamayarak sakin bir şekilde karşılık vermeye başladı. Canının yandığını bildiğimden istemediği kadar yavaş hareketler ediyordu ellerim bedeninde, üstünde olan gri kumaşın ucundan tutup yukarıya ellerimi tenin sürterek çıkarıp yerle birleştirdim. Onu benim yanımda gereksiz olan kumaş parçalarından kurtardıktan sonra sıra bana gelmişti ki o hiç harekete geçmeden ben kendi üstümde ki ni de çıkararak bilmediğim bir yere fırlatmıştım. Bana sadece bakıyordu, neden bilmiyorum ama sadece düşünür gibi bakıyordu. Bakışlarına katılıp bende ona ne düşünüyor diye bakmadan elimin tersiyle yanağını okşayarak düşüncelerini dağıttım. Dudaklarına yavaşça yaklaşarak bugün kaçıncı kez birleştirdiğimi bilmediğim dudaklarımızı yine birleştirdim.
-Eylül Korkmaz -
Sabah belime sarılı kollardan kurtulup paytak adımlarla yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Şimdiden pestilimi çıkarmıştı ama katlanabilirim beni becermesine. Hayır biz sevişmiyoruz o beni beceriyor ve bende bundan zevk alıyorum, önceki hayatımdan çok da farklı değil sadece farklı insanlar, farklı simâlar yerine aynı insan ve aynı güzel simâ. Birde beni gerçekten seven biri o kişi, bunu anlamak zor değil. Ben ağlarken yanımda durup sahte davranışlar sergilemek, ne yapmam gerektiğini söylemek yerine bana sarılmıştı bu gerçekti. Bana babamdan sonra gerçekten ilgi duyan ilk kişiydi Baran ama ona kilitli kalbimi açamazdım zaten o kadar paslandı ki kalbim artık açılamaz bir hale geldi. Bunu umursamayarak hala bir şeyler hissettirmeye çalışıyordu, belki bunu başaracak belki hep istediği gibi yapıp ona yıllar önce denize attığım anahtarı gizli kutusundan çıkarıp verecektim ve masalların sonunda olduğu gibi birlikte sonsuza kadar mutlu yaşayacağız ya da oyun benim kurallarımla oynanacak ve belirsiz bir sonla son bulacak.
Bunu ben bile bilemem ama nasıl biteceğini bende merak ediyorum.
Düşünceler içinde kaybettiğim zaman diliminde boş durmayıp banyoda olan işimi halledip havlu ile odaya girdiğimde büyük dağınık yatakta yatan bir Baran görmem kaçınılmaz oldu, tuhaf bir şekilde gözleri babamı hatırlatıyordu hiç alakası olmasa bile renklerin. Üzerimde olan havluyu biraz daha sıkarak onu uyandırmadan yavaş hareketler ile dolaba yönelip yerleştirdiğim kıyafetlerimden birkaç parça bir şey seçerek üstüme giyindim.
Saçlarımı kuruturken duyduğum homurtulardan Baran'ın sıcak makineden çıkan ince ses yüzünden uyandığını fark ettim. Nedensizce dikkatimi çeken gözleri yavaşça açılıp beni bulduğunda gülümsedi, bu gülümseme bile gerçekti yani gerçekten gerçek. Benimle olduğu zamanlarda dikkat ettiğim bir şeydi, yanında ben varken gerçekten gülüyor ama yokken nasıl gülüyor onu bilmiyordum." Öpücükle uyandırılmayı isterdim, saç kurutma şeysinden çıkan garip sesle değil. "
Uykulu sesiyle sabah sitemleri etmeye başlayan Baran'a sadece aynadan kısa bir bakış attım.
"Sana da, günaydın."
Sessizliğimin ardından başka bir sitemini duydum. Ona cevap vermeyip sadece saçlarımı kurutmaya devam ettim.
" Yanımıza bir görevli gelirse n'apıyoruz Eylül?"
Asansörden çıkmadan önce son kez sordu Baran, dün yapacağım şey yüzünden sadece bir daha öyle bir şey yapmayacağıma emin olmak istiyordu ama söz versem bile sözümü tutmayacağımı biliyor.
" konuşmayı sen yapıyorsun."
Cevabımdan pek memnun kalmadığını belirterek tek kaşını kaldırdı.
" Başka? "
Sıkkınlıkla nefes verip istediği cevabı ona verdim.
"Kafasını asansör kapıları arasında sıkıştırmaya çalışmıyorum."
Kaşını indirip asansörden çıkan garip ses eşliğinde açılan kapılardan birlikte çıkıp girişte toplanan kalabalığa doğru ilerledik.
"Gece sesleri sadece ben mi duydum? "
Sözü uzatmadan direk konuya geliyorum, biliyorum sizlere uzun olur demiştim yeni bölüm ama yazamadım. Çok fazla zamanım vardı yazabilirdim evet ama hastanede yatmam sorun yarattı eve gelince yazmaya başladım ama bu defa da özel br sorun çıktı ve hala devam ediyor ayrıca sınav haftasındayım. Bunları size kendimi acındırmak için değil beni anlamanız için yazıyorum. Birde sizlere başka bir şey söylemem gerek, bir süreliğine yani kafam düzelene kadar hikayeyi askıya almaya karar verdim. Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin ve fikirlerinizi benimle paylaşın
Sizleri seviyorum kendinize iyi bakın!!! Kısa süre de dönme umuduyla
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evcilik Oyunu (ASKIDA)
Chick-LitAŞK... Söylenişi bile bir güç ister, Peki y AŞKI yaşamak? Birine delirircesine aşık oldun mu hiç? Küçükken okulundan kaçıp sırf onu görmeye gittin mi? O ağladığında onu kollarının arasına alamayıp uzaktan izlemek zorunda kaldın mı? Onu sadece tek ki...