Kapıyı kapatıp merdivenlere doğru yönelmiştim ki kapı arkamdan tekrar açıldı.
Arkama dönüp baktığımda apartmanın kapısından elindeki poşetlerle geçmeye çalışan Aysu'yu gördüm.
"Bu ne hal kaç yıllık alışveriş yaptınız?"
"Konuşacağına yardım et bayan çok bilmiş."
Peki diyip elindeki poşetlerden bazılarını aldığımda "Anlat bakalım şimdi." dedi.
"Anlatıcak bir şey yok sanırım, çok fazla konuşamadık çünkü."
"Nasıl, neden ya, kızım konuşmak için buluşmadınız mı siz?"
"Öyle, öyle ama ikimizde susmakla yetindik."
Aysu evlerinin kapısını açtığında poşetleri ona uzattım.
"Girsene içeri."
"Çok yorgunum eve çıkıp dinleniyim biraz akşam gelirim."
"Olur mu öyle şey gir içeri baştan anlatacaksın her şeyi, konuşmadık diyip başından savmakla olmaz."
"Gelirim ama çok duramam." derken bi yandan da ayakkabılarımı çıkardım.
Ayakkabılarımı alıp ayakkabılığa yerleştirdikten sonra kendi evimdeymiş gibi koltuğa attım kendimi.
Aysu üstünü değiştirmeye gittiğinde bende sehpanın üstündeki kitabı aldım elime.
Ahmet Batman, Soğuk Kahve.
Tahminen Aysu okuyordu bu kitabı.
Ayracın olduğu sayfayı açtığımda kitabın Aysu'ya ait olduğunu kesinleştirmiştim.
Renkli kalemlerle cümlelerin altını çizmişti çünkü.
Bazen sarılmak iyi gelir. Karşındaki ne hisseder bilemezsin ama sen en iyi hissedersin.
Ancak bu kadar tesadüf olabilirdi. Başka cümle, cümleler yokmuş gibi gidip bunun altını çizmişti.
Ama ben iyi hissetmek için sarılmamıştım Ufuk'a.
Aysu saçlarını toplayarak salondan içeri girdiğinde bende kitabı sehpanın üstüne geri bıraktım.
"Baştan anlat dinliyorum."
"Sabah aradı. Seni almaya geliyim öyle beraber gidelim dedi. Bende kabul ettim tabi. Son..."
"Oo süper ee?"
"Sözümü kesme hepsini dinle öyle yorum yap."
"Üff iyi tamam devam et."
"Sonra geldi bu tabi. En sevdiğim tişörtünü giymişti. Saat takmıştı."
Bunu söyledikten sonra Aysu'nun yüzünde hafiften bi gülümseme oluştu ama bunu gizlemeye çalıştı.
"Noldu neden güldün?"
"Hiç aklıma bir şey geldi devam et sen."
"Kafeye gittik Murat abi ordaydı, ayrıldığımızı bilmiyormuş falan."
"Yerseen."
"Aysu ciddiydi. Yani bilmemezlikten geliyor gibi hali yoktu."
"Öyledir tabi ee?"
"Sıla ve Selen'le karşılaştık kafede, sonra kalktık yolda Ege'yi gördük, asıl noldu Aysu, inanamazsın."
"Noldu?"
"Akın. Akın ismimi öğrendi."
"Nasıl yani?"
"Ege Akın'la konuşuyordu telefonda, Akın'da herhalde kim var yanında dedi Ege'de Almira ve Ufuk dedi. Ay Aysu, ismimi biliyor çok mutluyum." diyip oturduğum yerden kalkıp Aysu'ya sarıldım.
"Kızım ya sen manyak mısın, ismini öğrendi diye ne bu mutluluk tanışsanız kim bilir mutluluktan napıcaksın?"
"Sahi tanışır mıyız onunla?" diye sordum en masum halimle.
"Ne biliyim, ee devam et Ufuk'la başka bir şey olmadı mı barışmadınız mı?"
"Hayır, şey sadece vedalaşırken sarıldık."
"Sarıldınız mı? İnanmıyorum. Çok güzel bi haber bu."
"Hemde iki kere."
"Oldu bu iş tamam."
Aysuya cevap vermeyip birden ayağa kalktım Aysu'nun odasına doğru koşarak gittim.
Bilgisayarını alıp salona doğru ilerlediğimde Aysu'da şaşkın gözlerle beni izliyordu.
"Yine noluyor?"
"Akın. Akın sevgilisinden ayrılmış."
"Ufuk'tan bahsediyorduk şurda."
"Sus bi."
İnternete girer girmez Facebook'a giriş yaptım. Ege'in arkadaşlarına tıkladım.
Arama yerine Akın yazdığımda aynı zamanda gözlerimde dolmuştu.
"Akın. "
"Akın Poyrazoğlu." diye yüksek sesle bağırıp ardından derin bir nefes aldıktan sonra kafamı geriye doğru yasladım.
İşte bulmuştum.
Akın.
Poyrazoğlu.
Aysu "Poyrazoğlu ne Almira, ne diyorsun?" dedikten sonra ekranı kendisine doğru döndürdü.
Akın'ın profilini açık gördükten sonra ekledi:
"Yalan bi aşkla uğraşıyorsun. Hayatında sadece 2 kere gördüğün biri için çok fazla uğraşmıyor musun sencede?"
"Bu aşk yalan değil. Zaten bir insana aşık olduğunu, olabileceğini ilk görüşte anlıyorsun, işte benim hayatım, geleceğim diyorsun. O kişinin sana söylediği sözlerle hareket etmek aşk değil asıl. Kendini özel hissetmek oluyor o resmen. Ya hem farkında mısın benim için ne kadar imkansız biriydi. İsmini bile bilmiyordum. Sonra ismini öğrendim. Şimdiyse soyadını. Hatta şu an yaşını öğreneceğim." diyip profilindeki bilgiler kısmına tıkladım.
"Bak, bak Aysu görüyor musun, benden 1 yaş büyükmüş. Çoğu şeyi öğrendim onunla ilgili. Çoğu şeyi. Devamıda gelicek bunun. İnanıyorum."
"Madem bu kadar inanıyosun çocuğu ekle o zamanda devamı gelsin. Dua edip seni eklemesini beklemeyeceksin herhalde."
Aslında Aysu çok doğru söylemişti.
Ama.
Ama ekleyemezdim.
Ekleyemezdim işte.
Çünkü beni tanımıyordu.
Eklersem beni tanımadığı için kabul etmeyebilirdi.
Veya isteği kabul eder daha sonrada kimsin diye mesaj atardı. Bende bir süre cevap veremeyip öylece ekrana bakardım.
Burda da iki seçenek oluşuyordu.
Birincisi Ege'nin arkadaşıyım derdim.
O da içinden ne alaka derdi.
Sonraysa beni görüldüde bırakırdı.
Bi aşk burda biterdi.
İkici seçenek yazacak mantıklı bir şey bulamayıp cevap vermez bi aşk yeniden, yine burda biterdi.
Her türlü biterdi yani. Başka bir şekilde tanışmalıydık.
Ama nasıl.
Aysu "Bir şey söylesene eklemeyecek misin?" diye sorduğunda "Hayır." dedim ardından da Facebook'tan çıkış yaptım.
"Neyse ben eve gidiyorum duş alıcam bir de dinlenmem lazım."
Bu sefer kalmam için ısrar etmemişti.
"Nasıl istersen."