"Eski sevgilimdi."
Dakikalardır beynimin içinde yankılanan cümle.
Sahi tam 5 dakika olmuştu Akın bunu söyleyeli.
Geçen 5 dakika boyunca ise Damla'yı partiden göndermek için ne yapabileceğimi düşünmüştüm ama bulamamıştım.
Tavan yapmış moral bozukluğuyla Ege ve Akın'ın yanından kalktım.
Hemde hiçbir şey söylemeden.
Zaten bir şey söyleyecek kadar da iyi hissetmiyordum kendimi.
Ufuk'un yanına doğru ilerlediğimde geldiğimi fark edip elindeki telefonunu masaya bıraktı.
İfadesizce suratıma bakarken yanına oturdum.
Masaya bıraktığı telefonunu alıp "Yeni mi?" diye sordum.
"Evet."
Aldığım bu soğuk cevap karşısında telefonu aldığım yere geri bıraktım.
Ufuk sanki yanında yokmuşum gibi davranıyordu.
Veya sıradan biriymişim gibi.
"İyi misin?" diye sordum bu seferde.
Sadece suratıma bakıp kafasını sağa sola sallamakla yetindi.
Neler oluyordu bu çocuğa böyle?
Geldiğinde gayet neşeliydi.
"Dışarı çıkalım mı biraz?"
Sinirli olduğunun belirtisi olan salladığı sol ayağını bir an için durdurdu ve kafasıyla kapıyı işaret etti çıkalım manasında.
Telefonunu alıp masadan kalktığında bana doğru dönüp "Hadi!" dedi sesini biraz yüksek tutarak.
Derin bir nefes alıp ayağa kalktıktan sonra peşinden gittim.
Kapıdan çıkmadan son kez arkama baktım. Damla Akın'ın olduğu masaya doğru ilerliyordu.
Koca bir siktir.
Akın orada Damla'nın göz hapsindeyken Ufuk'la nasıl ilgilenecektim?
Ufuk'un yanına doğru ilerlediğimde Ömer koşarak yanımıza geldi.
"Oo kimler burada?" dedi cıvık cıvık.
Ömer'i severim ama bu hareketleri resmen beni çileden çıkartıyor.
Ufuk'la Ömer'e 'Git şuradan' dercesine 2-3 saniye baktık.
"İyi be gidiyorum." dedi şaşkın bir şekilde.
Ömer gittikten sonra "Hadi anlat dinliyorum." dedim Ufuk'a dönerek.
"Yanındaki kimdi?""Hangi yanımdaki?"
Akın'dan bahsettiğini anlamıştım ve neden böyle üzgün olduğunu da doğal olarak.
"Akın'ı mı söylüyorsun?" diye ekledim.
"Adı her neyse artık."Hiçbir şey söylemeyip caddeye doğru baktım.
Gelen geçen arabaları seyretmek Ufuk'la Akın hakkında konuşmaktan çok daha iyi gelecekti. Biliyorum.
Birkaç dakika süren sessizliği Ufuk'un "Ee?" diye sorması bozdu."Ne ee?" dedim sinirli bir şekilde.
"Sevgili misiniz?"
Güzel soru. Çok güzel.
Başka birisi sorsa 'Öyle mi görünüyoruz gerçekten?' diyip boynuna atlardım.
Ama soran Ufuk'tu.
"Hayır." dedim net bir şekilde.
Verdiğim cevap inandırıcı değildi ama inanması gerekiyordu çünkü gerçekten sevgili değildik.
"İyi."
Bir yandan Ufuk'la burada bahçede kalmak istiyordum diğer yandansa içeriye girip Akın'ı Damla'dan kurtarmak. Sanırım ikincisi daha ağır basıyordu.
"Bu günü kendine zehir edip orada bir köşede oturmanın sebebi buysa ben içeri geçiyorum." dedim masadan kalkarken.
Hiçbir şey söylemeyip kafasını diğer tarafa çevirdi.
İçeri girerken arkamdan gelmesini beklemiştim ama o orada oturmakta kararlıydı.
Kapıdan geçerken yan tarafımda sırtını duvara yaslamış şekilde Yağmur'u kesen Ömer'e dönüp "Şu Ufuk'la bir ilgilensene." dedim.'Neler oluyor' dercesine bir bakış attı ardından hızlı bir şekilde kapıdan çıktı.
Gözüm Akın'ı aradı kısa bir süre.Ve Damla'yı.
İkisini yan yana herkesten uzakta konuşurken görünce kalbime bıçak saplandı resmen.
5-6 dakikalık ortamdan uzaklaşmam koca bir faciaya sebep olmuştu benim açımdan.
Aysu "Hadi pastayı keseceğiz." diye kafenin içinde bağırırken hiçbir şey olmamış gibi etrafıma gülücükler saçtım.
Güçlü olmalıydım.
Hiç olmadığım kadar güçlü olmalıydım.Bu sırada Çağlar yanıma yaklaşıp "Bizimkiler nerede?" diye sordu.
Ufuk ve Ömer'den bahsediyordu.
"Dışardalar" dedim umursamazca.
"Onları çağırmaya gidiyim hemen." dedi ve koşarak yanımdan uzaklaştı.
Ufuk, Çağlar ve Ömer muhteşem üçlüsü içeriye girdiklerinde kızlar perdeleri ve ışıkları kapattırmış pastayı getirtmişlerdi bile.
İçerdiklerin yarısı "İyi ki doğdun Almi." diye bağırırken Elif, Buse, Aysu, Simay ve Cansu "Happy bithday to you." diye bağırıyordu. Her yerde farklı olmaya çalışmasalar olmaz sanki.
Simay'a bakıp güldükten sonra yanıma gelmesi için elimi uzattım.
Mumu üflerken yanımda olmasını istiyordum.
Çünkü en yakınımdı.
Çünkü en sevdiğimdi.
Her zaman yanımda olandı.