Elim titreyerek telefona giderken bunu yapıp yapmamak için emin olup olmadığımı bir daha sorguladım kendimce.
Evet yapmalıydım.
Aramalıydım onu.
Telefonu kulağıma tuttuktan sonra sessizce beklemeye başladım. Ve,
"Ufuk, nasılsın?"
Buluştuğumuz günden beri hiç konuşmamıştık. Konuşamamıştık
Konuşmayı geçtim doğru dürüst aklıma bile gelmemişti zaten.
Şimdiyse onu turnuvaya çağırmak için aramıştım.
Turnuvalarımda hep yanımda olmuştu. Sevgili olmadan önce. Sevgiliyken.
Bu turnuvada da Ufuk yine yanımda olmasını isteyeceğim insanlardan biriydi. Değişen hiçbir şey olmamıştı yani. Ayrı olmamızdan başka tabii.
Aradığıma şaşırmış olacak 4-5 saniye durup öyle cevap verdi.
"İyiyim, sen?"
Sesi Ufuk içtenliğinde değildi. Soğuktu. Çok soğuk.
"İyiyim bende, haftaya turnuvam var da gelmek istersin belki diye aramıştım ben." dedim fazla ürkekçe bir tavırla.
"Çok iyi düşünmüşsün, Ömer'de son zamanlarda başımın etini yiyordu zaten."
Sesi bu sefer değişmişti, Ufuk içtenliğindeydi adeta.
Gülerek "Neden?" diye sordum.
"Yağmur yüzünden, unuttun mu yoksa?"
"Birazcık." dedim suratımı ekşiterek.
Ama ortada benim bunu unutmamdan daha büyük bir sorun vardı. Toplam 6 biletim vardı. Biri baş davetlim Simaydı. O tamam. İkincisi Ufuk. Üçüncü Ömer, dördüncüsü Ege desek. Geriye 2 bilet kalıyor. Lanet olsun. Bu nasıl çıkmaz. Uzun süre ikimizden de ses çıkmayınca "Ee?" diye sordu.
"Eesi şöyle sen Ömer'i de alıp geliyorsun özledim onu."
"Beni?" diye sordu bu defada.
"Senide öyle."
Turnuvanın yapılacağı günü, saati ve yeri anlattıktan sonra görüşürüz diyerek kapattık telefonu.
Görüşürüz.
Saatlerce etkisinden çıkamadığım o güzel söz.
Akına söylerken ne kadar anlamlıydı. Ama Ufuk'a söylerken pekte bi anlam ifade etmemişti.
Bu arada belirtmeliyim ki hala Akın'la konuşmuş olmamızın etkisindeyim.
Çok garip bir histi.
Pastanede karşılaştığımızdan sesini ilk defa duymamıştım ama sanki ilk defa duymuş gibi heyecanlanmıştım.
Çünkü. Çünkü konuşmuştuk. Artık bu sefer tamamıyla varlığımdan haberdardı. Mesela biri benim var olup olmadığımı sorsa "O var." diyebilecekti. Ah, ne saçmalıyorum ben.
(...)
Bilgisayarı açıp Akın'ın profiline girdikten sonra yeni bir fotoğraf yüklediğini gördüm.
O kumral saçları ahenkli bir şekildeydi yine.
Kusursuzdu.
Uzun bir süre ekrana baktım. Gülüşünü seyrettim. Gülüşünü sevdim bir defa daha.
Daha sonra Facebook'u kapatıp Twitter'a giriş yaptım. Arama yerine Ufuk yazdıktan sonra kendi halime güldüm.
Bir yandan Akın vardı diğer yandan Ufuk. Ufuk'u unutamıyordum. Zaten ona da unutumadığımı sadece vazgeçtiğimi söylemiştim. Öyleydi çünkü. Bu yüzden de rahatça profiline girip sanki sevgilimmişçesine tweetlerini okuyabilirdim. Elbette bunda bir sakınca yoktu.