15. BAŞLANGIÇ

5 1 0
                                    

Beren gördüğü manzaranın etkisiyle birkaç adım geriye doğru çekildi ve Uraz'ın bedeniyle çarpıştı. Uraz'da gördükleri karşısında şaşırmış görünüyordu. İçten içe biliyordu bu durumu ama bu kadar kolay olacağını da tahmin etmezdi.

Hemen Beren'in kolundan tuttu ve onu oradan uzaklaştırmak istedi ama Beren onu geriye doğru itti. O sırada Çağan'da Emma'yı kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu ki gözünün önünde Beren'i ve Uras'ı gördü, onlara doğru yöneldi. Beren kendisine yaklaşan Çağan'dan uzaklaşmak için bir hamle yaptı ama başarılı olamadı. Çağan onun kolundan tuttu:

-Göründüğü gibi değil. Bir anda oldu.
Zaten hemen uzaklaştırdım, dedi ve devam edecekken Beren sözünü kesti:

-Kim o?

-Hiçkimse değil inan bana.

-Tanıyor musun? Yani onu.

-Hayır. Evet ama asla aramızda bir şey olmadı, olamaz da.

Bir süre daha Çağan kendini açıklamaya çalıştı fakat Emma ile göz göze gelince bir şeyler olduğunu anladı. Kadının yanına yaklaştı. Kötü olan İngilizcesiyle ona Çağan'ı tanıyıp tanımadığını sordu ama cevap alamadı. Kadın ona sinsi bir gülümseme bıraktı ve oradan ayrıldı. Beren'de hemen oradan koşarak uzaklaştı. Kimseyi görmek duymak istemiyordu. Gördüğü ilk taksiye bindi ve gitti. Ne Çağan ne de Uras ona yetişebilmişti.

Beren nereye gittiğini bilmeden taksiye binmişti. Tek bildiği eve gitmek istemediğiydi. Ren Nehri boyunca ilerlerken bir anda arabadan inip nehir kenarındaki banklardan birine oturdu. Yıllarca o kadar mutluydu ki sanki annesinin ölüsüne mutlu oluşuyla saygısızlık yapmıştı . O yüzden hak etmişti şimdi yaşananları. Dünyanın düzeni buydu değil mi?

Annesinin öldüğü zamana geri döndü hatıralar koridorunda. Annesinin yüzlerce kez tekrarlamasına rağmen onun ihmâlkârlığı bir cana mâl olmuştu. Babası olmadığı bir sabah annesi ile babasının işlettiği gazete matbaasını açmıştı. Okula gideceği öğle saatine kadar basılan gazeteleri sıralayıp dizme görevi ondaydı. Son ses müzik açıp dans ederek etrafı düzenliyor, bir yandan da mutfakta ocağa çay koymuş onun demlenmesini bekliyordu. Çayı kontrol etmek için mutfağa elindeki gazetelerle uğramıştı ki birden telefonu çaldı. Ona bakmak için gazeteleri hemen ocağın yanına koydu ve oradan telefonuna bakmak için uzaklaştı. Gazeteler bağlanmamış şekilde tezgahta duruyorken en üstteki gazete kaydı ve yanan ocağa düştü. Sonrasında da diğer gazeteler alev aldı. Her şey saniyeler içinde oluvermişti. Beren her şeyden habersiz dışarıda Uraz ile konuşuyordu. Okula gitmek için annesini bekliyordu, o da gelmek üzereydi ki annesi Beren'e seslendi:

-Beren, ne yapıyorsun dışarıda? Ben gelene kadar matbaaya göz kulak ol bari.

-Şimdi çıktım dışarı. Uraz ile konuşuyorum hem hava da almak istedim, dedi.

Kısa bir konuşmanın ardından Beren telefonu kapatıp içeriye giren annesini takip etti. İçeride yoğun bir duman ve yanık kokusu vardı. Annesi ne olduğunu anlamak için dumanın olduğu yere giderken Beren'e hemen itfaiyeyi aramasını söyledi ve onu dumandan etkilenmemesi için dışarı yolladı.

Serra Hanım mutfaktan gelen dumanı takip etti, içeriye bakmak istedi fakat çoktan mutfakta küçük çaplı bir yangın çıkmıştı bile. Alevler büyümeye başlamadan Serra Hanım, içeriye yangın tüpünün olduğu yere yöneldi, tüpü aldığı gibi tekrar mutfağa gitti. O sırada telaşlı sesiyle Beren annesine bağırıyordu. Dışarıdaki herkes durup Beren'i izlemeye başlamıştı. Yardım için yan taraftaki dükkan sahipleri de hemen olay yerine koşmuştu. Beren, annesinin sesini duyamamasına daha fazla katlanamayarak içeriye doğru adım atmıştı ki... Bir anda büyük bir patlama meydana geldi. Beren ve diğerleri patlamanın etkisiyle yola savrulmuştu. Düşmenin etkisi ile Beren yalnızca "Anne" diyebilmişti. Gerisi koca bir karanlıktı onun için. Uyandığında hastanedeydi ve annesini sayıklıyordu.
Ama annesi artık hayatta değildi.

Beren yıllarca bunun suçunu kendine mâl etmişti. Babasının da ondan uzaklaşmasıyla birlikte bu düşüncesi destek bulmuş oldu. O dönemlerde tutunacak dal aradı kendine. O dal Çağan'dı ve şimdi o dalda kırılmış oldu. Telefonunun sayısız çalmaları ile geçmiş yolculuğundan çıkıp şimdiye döndü. Telefonuna gelen çağrıları görmezden gelerek mesajlara baktı. Bir sürü özür mesajı... Hem Çağan'dan hem Uraz'dan. Uraz bildiklerini sakladığı için özür diliyordu. Çağan'da yaptığı ve pişman olduğu her şeyi için. Beren, o an kesin hükme varmıştı. Bu bir aldatmaydı. Hem de Uraz'ın bilip kendisinden sakladığı bir yalan. Artık kime güveneceğini bile bilmiyordu. Kimsesizdi.

Oturduğu banktan kalktı. Ren Nehri'nin büyüsüne kapılmış gibi nehre git gide yaklaştı. Ayakkabılarını çıkardı. Ayaklarını suya sokmak için kendisini öne doğru yönlendirdi. Fakat dengesini kaybedip bir anda suya düştü ama çıkmak içinde bir çaba sarfetmedi. Bu bir intihar mıydı?

Belki de sadece ayaklarını suya sokmak istemişti. Kim bilir?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 30, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BENİ BANA FISILDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin