Nasıl başlarım bilmiyorum, nasıl devam ederim bu yaşananları hatırlamaya... Nasıl hazmedebilirim tüm bu gerçekleri bilmiyorum...
Bilmiyorum duymak ister miydiniz olanları ya da ben anlatabilir miyim anlatabilecek miyim...
Ama o zamanlar daha hiçbir şeyin farkında değildim. Derlerdi ya masumiyet en kötü şeylerin başlangıcıdır diye... Öyleymiş.
"Canın mı yanıyor o zaman sana bir tavsiye; Herhangi bir yerin acıdığında acıyacak başka bir yer yarat, o zaman bir önceki acıyı da bir sonraki acıyı da unutursun."
"Peki ya yarattığım ikinci yara canımı yakmayacak mı?"
Elimi çeneme dayayıp düşündüm. "Zaman zaman acıtacaktır, ama alışacaksın."
Burnunu kıvırdı ve; "Sen korkunç birisin." dedi, ardından koşarak annesinin yanına gitti.
"Neyim korkunç anlamadım? Bence gayet mantıklı bir öneriydi." Omuz silktim. "Aptal çocuk."
Arkamdan yaklaştığını gördüğüm gölgesi ve burnuma dolan parfümüyle onun geldiğini hissettim. "Bu yaşa geldin hala insanlarla dalga geçiyorsun. Üstelik o daha bir çocuk." diyerek yanıma oturdu.
"Çocuklardan hoşlanmam, gerçi... büyüklerden de hoşlanmam."
Başını iki yanında sallayarak güldü. "Kocaman kız olmasan ergenliğini ağır geçiriyorsun diyeceğim."
"Ergenlik dediğin şeyle benim davranışlarımın ne alakası var anlamadım? Ergenlik çağının belirli bir karakteristik özelliği mi var?" Güldüm. "Sadece ben dramatik ve depresif bir tipim."
Dediklerime cevap vermek yerine konuyu değiştirdi. "Çocuğa dediklerini gerçekten uyguluyor muydun?" dediğinde dudağımı hafifçe büzdüm. "Denemediğim bir şeyi niye önereyim? Çocukken bir yerim yara olduğunda acısından kurtulmak için tırnaklarımı vücuduma bastırarak yeni bir yara edinirdim. Bu sayede daha fazla acı hissetmek diğer yaramın acısını geçirirdi."
"Tırnaklarınla yara yaptığın yere ne oluyordu?"
"Kanıyordu ama o yarayı yaparken ki kadar canımı acıtmıyordu. Alışıyordum."
"Garip bir yöntem." Ayağa kalktı. "Ama bu kaçtığın yere dönmemen için bir bahane değil."