İçimde dönen binlerce sese odaklanmamaya çalıştım. Biraz sessiz olmalarını diledim hatta. Ama benim dileklerimin kabul olması olası bir durum değildi.
"Eğer istersem hepinizi bir öpücüğümle öldürürüm. Her birinizi! Ama ben intikam almak istemiyorum. Bu laneti taşımaya devam etmek istemiyorum. Anlıyor mus-"
"Bir dakika, bölüyorum ama biraz daha masum hisler katabilir misin? Bu karakterin masum yanını görmek istiyorum. Oyunculuğun gerçekten mükemmel, tüm o mimiklerin, ses tonun... Hepsi mükemmel. Ama karakterin masum yanı çok duygusuz. Masumiyet görmek istiyorum."
Derin bir nefes aldım ve içimdeki masum taraflara seslendim. Ardından gözlerimi kapadım. Tekrar başladım aynı cümleye. Bu sefer sanki dünyada yaşayan bir melekmişim gibi hissederek başladım. Fakat sonra bir şey oldu sanki bir şeyler aklımı çeldi. İçimdeki şeytani bir yan mı desem, farklı, garip ve korkutucu bir yanım devraldı vücudumu sanki, devraldı mimiklerimi. Sonra yeniden ve yeniden aynı şeyleri tekrarladım. Fakat içimdeki masumiyetimi örten o şey öyle güçlüydü ki rol yapmama bile izin vermiyordu sanki.
"Biliyorum becereme-" derken hafifçe alkışladı. "Çok iyiydi, istediğim buydu işte." Güldü. "Bu çatışmayı sende görmek istedim."
Kaşlarımı kaldırırken kısa bir an Chloe'ye baktım. Medusa'ya... Olmak istediğim kişiye.
"Seni bu role koymakla harika bir karar verdim."
Hayır, bunu istemiyordum, amaçladığım şey etkileyici bir performansla fikrini değiştirmek ve olmak istediğim kişi olmaktı. Hep öyle olurdu. Sahneye çıktığımda kararlar değişir, bana istediğim şey verilirdi. Kaşlarım istemsizce gerildiğinde beni izleyen kahverengi gözlerine gözlerimle birer çizik attım. Bakışlarını görmek istemiyordum ve işe yaradı da. Karalı gözlerine bakıp kendi kendime güldüm. Ve kendi kendime mırıldandım.
"Ben ne istersem o olur, gözlerini yok etmek istedim ve işte onları yok ettim."
"Bir şey mi dedin?"
Gözlerimi kısarak yamuk bir gülüş yerleştirdim suratıma. "Replik mırıldandım sadece."
"Replik..."