muştu muştu

4.5K 358 175
                                    

Seni Tanıyorum 24.bölüm bekleyenler, bugün mutlaka gelecek 23 Nisan hediyesi olarak.😜

Amaaaaaaaaa... Öncesinde tez canlı yazarınız ne yaptı? Sizin için yayın evinden bin bir güçlükle bu müjdeyi paylaşmak için izin kopardı. Tamam, fazla ısrar etmeme gerek kalmamış olabilir. Çünkü çok harika insanlarla çalışıyorum.

Veeeeeeeeeee... İsmi (belli) ve çıkış tarihi (belli değil) sürpriz olmakla birlikte Reyhan ve Ali Eren'in bambaşka evli ve eğlenceli hallerini kitaptan okuyacağımızın haberini paylaşmak istiyorum. Size ufak bir giriş kısmı bırakarak Hasret'in Armağan'a kök söktürdüğü satırları, kaldığım yerden yazmaya gidiyorum.

Biliyorum ki, en az ilki kadar çok seveceksiniz bunu da. İşte buyrun 🥳

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dört kez. Gaziantep'e tam dört kez gelmişlerdi. Reyhan Göbekli'nin Reyhan Sever, yok yok, Reyhan Göbekli Sever olmasının yolunu açabilmek için son bir yılda, üç aylık aralıklarla, İstanbul-Antep arası Türkiye semalarını ezberlemişlerdi. Hatta annesi, söz öncesi sabah uçakta Eren'in kolunu sıkmak suretiyle kalbine indirecek bir yorumda bulunmuştu.

"Ereeeeen, efem bu kez de veemiceklee gibi geliyor bana. Bak amcanlar da öyle düşündü de, bu dördüncü gidişiniz, biz tek sayılarda geliriz, kalabalık etmeyiverem dediler. Ama olsun, benim şikayetim yok. Annesi ne güzel yemekler yapıveriyo di mi? Ayşe Erva sana soruyorum. Son gittiğimizde neydi adı, hani içine ceviz koymuşlardı."

"Anne öyle deme ya. Bırak çayı, çorbayı. Verirler artık, değil mi baba?"

Babası gazetesine dalmıştı, Erva'nın da kulağında kulaklık vardı ve onları duymuyordu bile. Şimdi ise, bir gün önceden adet yerini bulsun diye Antep uçağına kendi bindirdiği Reyhan, yanı başında ellerini açmış uçak düşmesin diye dua ediyordu. İsteme olmuş, söz kesilmiş, İstanbul'a dönüyorlardı.

"Canım ben yanındayım."

"Yani?"

"Korkma yani. Hem istediğin zaman kolumu tırmalayabilirsin."

"Yaa, Eren utandırma beni. Nasıl da kendini bilmezlik yapmışım. Kanın akmıştı. Üstelik bendeki yara bantlarına bile ses etmedin. Ben sana anlattım mı? İstanbul'a işe başlamak için ikinci gelişimde yanımda Seyhan vardı. Onun da canını yaktım ama tamamen yanlışlıkla tabii. Yara bandı teklifimi reddetmişti. Sen ne kadar centilmen biriymişsin. Şimdi de öylesin elbette. Mışlı mişli konuştum diye geçmiş zamanda kalan bir özelliğinmiş sanma. Hem babam beni vermedi tamam ama gitmeme izin vermesi demek sana güveniyor demek. Zaten sözlendik ya. Ne diyordum, Seyhan altı kırmızı, o pahalı ayakkabıları almasaydı..."

"Reyhan?"

"Efendim?"

"Konuşmak korkuna gerçekten iyi geliyor, fark ettin mi? Ama şimdi annem, babam, kardeşim de var ya bizimle..." Reyhan usulca başını sallamadan önce Eren'in bahsini ettiği aile bireylerinin yoklamasını yapar gibi onlardan tarafa bakmıştı. "Hah işte, çok ayrıntıya girmesen mi diyorum? Bir öneri sadece."

"Olur. Bana uyar. Zaten bir şey söylemedim ki daha. Hayri Bey, onunla yaptığım mülakattan sonra eve yemeğe çağırdığında, artık ben Hayri Amca diyebilir miyim Eren, ama yok daha evlenmedik. Neyse işte o gün beni işe aldıktan sonra evlerinden çıktığımızda, sen de sonradan kolunda benim taktığım yara bantlarınla gelmiştin hatırladın mı? Ay, Eren arabada beni kovacaksın diye ne korkmuştum. Sonra ertesi gün odana çağırıp kovacaksın diye üç buçuk atmıştım. Sonra seni ikna etmek için of, ne ter dökmüştüm..."

Menümüzde Aşk VarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin