İşte geldik buradayız.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Reyhan oldu olası kış mevsiminin diğerlerinden daha kısa sürdüğünü düşünürdü. Evliliğinden önce yaşadığı son kışında da bunun aksini beklemek, günün en azından yirmi beş saat olmasını ummak nafile bir çabaydı. Uykuya ayırdığı günlük en fazla altı saatten geri kalanında boşa geçirdiği bir saniyesi dahi yoktu ve o bir saniyeye hiç bu kadar muhtaç hissetmemişti. O pazartesi, hafta sonu pembenin tonlarına bürüdüğü odasındaki yatakta gözlerini açtığında tam da bunları düşünüyordu.
"Çok değil bir saat uzasa... Haftada yedi saat bana çok şey katar. Bir ayı otuz günden hesaplarsak... Her ay fazladan iki yüz on saatim olsa Eren'le iki üç kere falan evlenirim, dört beş abi daha evlendiririm de işte, yok. Vaktim yok."
Mart ayının ortasına geldiklerinde Aylin doğum yapmış, Azra ve Seyhan çiftinin düğününe beş gün kalmıştı. Cuma Eren ile birlikte Antep'e uçacak, annesinin tabiriyle misafir gibi gelecek, düğün sonrası sabah ilk uçakla İstanbul'a dönecekti. Allah'tan Azra o kadar anlayışlıydı ki; kına gecesini geçen gece organize ederek düğün ile arasına bir hafta koymuştu. Çok değil iki gün önce kurs sonrası, koştur koştur katıldığı yeni yengesinin kına gecesinde kazandığı 'gelinden çok kim ağlayabilir?' yarışmasında kazandığı madalyonu, kalbinin en güzel yerinde taşıyordu. Bu kez aşırı duygu yoğunluğunu Azra'yı Seyhan gibi el yapımı motolof kokteyline kaptırdığı için değil bilhassa Azra çok ağladığından onu gördükçe yaşamıştı. Annesine çaktırmadan onu uyaran Aylin olmasa o geceyi azar işitmeden sonlandıramazdı.
"Reyhan, canım iyi misin?"
"Çok ağlıyor." İki kelimeyi, araya beş altı hıçkırık sığdırmadan kuramayan hallerine dayanamayan Aylin onu lavaboya götürmüştü. "Benim kadar olamasa da, babasına çok düşkün. Yazık! Niye Antep'te yaşamaya karar verdiler ki? Çok özliiiiiiiiiiceeeeeeek onu."
"Makyajın bozuldu bak. O ağlar ağlar susar. Her gelin kına yakılırken biraz ağlar ama hiçbir görümce ağlamaz. Lütfen topla kendini. Selime Anne görürse, yandın."
Annesinin lafı geçer geçmez, ona yapabilecekleri teninin çimdiklenme hafızasını beraberinde getirdi. Bir yandan yüzüne çeki düzen verirken bir yandan geçmişi yad ediyordu.
"Doğru diyorsun. Hediye Abla'nın kına gecesinde benim ruhsal durumum, hemcinsimin gönlünü bir haramiye kaptırması hiç umurunda olmamıştı. O, kendi doğurduğu kuzgunu şahan görürken... Neyse, hepsi beni yanılttı Allah var.. Yani Seyhan henüz yanıltmayabilir. Onda o potansiyel var. Yazık Azra'ya. Ama zorla evlendirmedik ya. Gönül bu, ota da Seyhan'a da demişler. Üzülme sen de artık. Daha ilk görüşte aşık oldu bu canım arkadaşıma. Kısmete bak. Acaba çocuklarının ismine karar verdiler mi? Siz ne güzel koydunuz yeğenimin adını. Ayla'm benim. Benim düğünüme kadar büyür de yürür mü ki? Hadi çok oyalandık. Yokluğum kimseleri kedere sürüklemeden piste atayım kendimi."
Aylin'in attığı kahkaha, tutulan mekanın lüks tuvaletinde henüz bir aylık olan kızı için süt üretimini artırdı. Zaten ne zaman sütünün azaldığını düşünse Reyhan'ı anıyordu. Aklına gelen, zamanında ona zorluk çıkardığı anlar bile gülme krizine girmesine yetiyordu. Çünkü o, her durumdan iyi niyetiyle ve kıvrak zekasıyla sıyrılmak için dünyaya gelmiş gibiydi. Onun arkasından oyun alanına girdiğinde demin salya sümük ağlayan o değilmiş gibi Seyhan, Serhan ve Erhan'a sırasıyla gerdan kırıyordu.
Tam da bu yüzden, kendine ayırdığı o bir saniyede geçmişi yad ederek etkinliklerle sık sık bölünen yaşam akışını telafi etmek için Tanrı'ya yakarıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Menümüzde Aşk Var
Narrativa generaleBizim Reyhan ve Ali Eren'in evlilik arefesindeki şaşkınlıklarını ve evli hallerini okumaya hazır mısınız?