4. BÖLÜM

1.2K 243 118
                                    

Çarşamba olmuş hiç demiyorsunuz.😁

Keyifle okuyuverin gari.

Bir de güzel ülkem için bolca dua edin olur mu?

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Takip eden günlerde güneş sabah nasıl doğdu, akşam ne zaman battı kışa dönen mevsimin de etkisiyle anlamadan geçti. Reyhan çabuk kararan havaya rağmen aldıkları proje çizimlerini yetiştirmek için mesai saati bittiği halde ofiste kalıyordu. Bir yandan hayaline giden yoldaki taşları itinayla döşüyor diğer yandan evlilik sürecindeki her gelin gibi evini yuvaya döndürecek eksiklerini tamamlamaya uğraşıyordu. Reyhan'ın hafta sonu aldığı eğitimlerle ne kadar yorulduğunu bilen Eren, hafta içi şirket için de canla başla çalıştığını, hiçbir zaman programın gerisinde kalmamasından anlıyor ve onunla gurur duyuyordu. Kendi de yoğun olduğundan gün içinde görüşemiyorlar, Eren de Reyhan'a en azından akşam yemeği onu evlerine götürerek destek oluyordu. İstanbul'a döndüklerinden beri geçen beş günde ancak akşamları görüşebildiklerinden onlara önerilen evi de gezememişlerdi. Mesai bitiminden iki saat sonra Reyhan'dan ses çıkmayınca Eren soluğu onun odasında aldı.

"Canım bırakmayacak mısın daha?"

"Bırakmak isterim de, hafta sonu elimi bile süremeyeceğim için tamamlamak zorundayım ama çok yoruldum. Daha da çok acıktım."

"Annem aradı, bizi bekliyor. Çıkalım. Projenin zamanı var daha."

Reyhan bir nokta dahi koyamayacak kadar yorulmuştu. Akşam yemeğini düşünmemek ve lojmana geçmeden kayınvalidesinin mükemmel lezzetli bulduğu yemeklerini yemek de paha biçilemezdi ancak her akşam onları rahatsız etmekten çekiniyordu.

"Annene ayıp olacak artık. Beni üstünüze almışsınız gibi..."

Eren bu cümleyi ilk kez Reyhan'ın babasından duymuştu. O zaman ne hissetmişse şu noktada da aynısını hissediyordu. Reyhan istese... onu altına, üstüne... her yerine alırdı. Düşüncelerin ses vermeden o yoldan geri dön Eren yoksa Reyhan takla attırır.

"Aşk olsun canım ya. Bizimkiler gelmenden çok memnun. Hatta annem az önce dedi ki; yolladığın manuş baba isimli o mezeden yapmış. Özellikle tadacak ve not verecekmişsin."

"Yok Müslüm, Ferdi, Orhan Baba. İlahi Eren ya." Hafif kıkırtılar eşliğinde bilgisayarını kapatan, masaya yaydığı her ne varsa yerli yerine kaldıran Reyhan yaptığı mezeye yeni bir isim bahşeden sözlüsüne takılmadan edemedi. Ama asıl merakı ana yemekti. "Babagannuş adı ancak onu bunu bırak da ne yemek yapmış söyledi mi? Karnım zil çalıyor."

"Söylemedi çünkü ben sormayı akıl edemedim."

"Hiç sorun değil. Belki kabak çiçeği dolması yapmıştır. Belki de perde pilavı. Hatta Çerkez tavuğu, su böreği yapmıştır ya da fellah köfte, hünkar beğendi bile olabilir. Sence çi börek, ciğer sarma, içli köfte yapmış olabilir mi? Ama içli köfte yapmasın, benim buzluğumda dolu var. Börülce bu mevsimde oluyor muydu?"

Cümlenin sonunda soru işareti var diye Reyhan'a cevap vermek için yetişmek zorunda olmadığını önceki aylarda öğrenmişti Eren. Çok acıkmış olmalıydı ki, birkaçının neye benzediğini bilmediği pek çok yemek saymıştı. Hayalindeki menüyü sıralarken asla boş durmuyor, kah ufak banyosunda rujunu tazeliyor kah montunu giyiyordu. Kısa sürede şirketten çıktıklarında Eren'in aracına bindikleri anda Reyhan'ın telefonu çaldı. Her türlü duruma hazır çantası, kamp yapmaya yetecek malzemeyle dolu olduğundan onu bulana dek ses kesilmişti.

Menümüzde Aşk VarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin