Çağatay'dan...
Koltuğa oturup karşısına oturdum. Kollarımı koltuğa yayıp "E ne var ne yok Kozoğlu?" dedim. Adam kaşlarını çatarken "Sözlerine dikkat et Barlas," deyince göz devirdim.
"Son gelişmelerin bildir bakalım," deyince "Hiç sohbet etmeyi bilmiyorsun," dedim. Adam sabır dilercesine bana bakıp.
"Sanem ile Barın ayrıldılar."
"Nasıl?"
"Benim bir şey yaptığım söylenemez. Her şeyi Pelin halletti zaten."
Adam kaşlarını çatarak "Pelin?" diye sordu. "Bana aşık olan bir kız. Aslında tüm planı onun üzerinden kurmuştum. Sanem'e aşık olduğumu düşününce elbet bir şeyler yapacağını biliyordum ve bekleneni de yaptı. Çok da başarılı oldu."
Adam öne doğru eğilerek "Peki bir şeyden haberi var mı?" diye sorunca hayır anlamında başımı salladım. "Ben dışında hiçbiri bir şey bilmiyor. Sıradan bir tatil olarak görüyorlar zaten!"
Adam gülümseyip arkaya doğru yaslandı. "Olması gerektiği gibi!"
Olumlu anlamda başımı salladım. "Ama Barın ve Sanem her an barışa bilirler. Bu ihtimal de büyük."
Adamın az önceki neşesi yok olmuştu. "Ne yapacağız, aklında bir şey var mı?"
Sırıtıp belimden silahımı çıkardım. "Yapılacak belli ama para konusunu bir daha konuşmamız lazım ve en önemlisi Sanem'i buradan götürmen," dedim. Adam çenesini okşuyarak "O çocuk yüzünden Sanem annesi ile ilgili gerçeği öğrendi. Sanem ile aramızın bozulmasına neden oldu. Bu onun yanına kalmayacak. Ne gerekiyorsa yap," dedi.
Ayağa kalkıp silahı belime geri koydum. "Para tamamsa iş tamam," dedim. Gidecekken adama dönüp "Bu Çağatay ne olacak," diye sordum.
Adam bana dönüp "O seni alakadar etmez!" Dedi. Gülümseyip ona adama yaklaştım ve üzerine doğru eğildim. "Aynen beni ilgilendirmez ama ucu bana dokunursa çok kötü şeyler olur," deyip arkamı döndüm ve kapıya doğru giderken "Kızın da arkadaşı da çok zevksizmiş, ne biçim dövme ya," dedim.
Sanem'den...
Elimdeki yüzüğe baktım.
Bitmişti...
Hayallerimiz...
Umutlarımız...
Mutluluğumuz...Saatlerdir odaya kapanmıştım ve sadece ağlıyordum. Onu kaybetmiştim. Keşke elim kırılsaydıda tokat atmasaydım. Tokat attığım an gözümde canlanırken yine hıçkırıklar içinde ağladım.
Her şey bu kadar güzel Ken bitmesi haksızlıktı. Onu kaybetmem haksızlıktı.
Birden kapı açılınca bakışlarımı oraya çevirdim. Gelenin Barın olduğunu görünce hemen oturduğum yerden ayağa kalktım. Barın bana bakmadan dolaba yönelirken "Barın," dedim ama dönüp bakmadı bile.
Yavaş adımlarla yanına yaklaşıp "Özür dilerim," dedim. Elbiselerini valize yerleştirirken yanına gidip kolundan tuttum. "Barın lütfen beni affet, bitirme!"
Barın hızla kolunu çekip bana döndü. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. "Ben mi bitirdim! Bizi sen bitirdin! O çocuk yüzünden bana tokat attın, hemde o çocuğun gözü önünde! Tebrik ederim bitirdin işte bizi!"
Gözyaşlarım akarken "Hata yaptım biliyorum ama lütfen affet beni," dedim. Barın başını olumsuz anlamda sallayıp "Hayallerimizi, umutlarımızı hepsini yok ettin. Bizim ki de ne hayaldi ama! Asla olmayacak şeyleri hayal ettik. Sonuç hüsran," dedi ve valizinin ağzını kapattı,
arkasına bile bakmadan çıktı odadan.Yere çöktüm ve hıçkıra hıçkıra ağladım. Böyle bitemezdi, onu kaybedemezdim. Hayır, bu son böyle değildi.
***
G