Şaşkınlıkla karşımda duran insanlara ve Barin'a bakıp yutkundum. Hemen Çağatay'ın üzerinden kalkıp ayağa kalktım. Çağatay da ardından hemen kalktı.
Herkes bize tuhaf bir şekilde bakıyordu. Barın derin bir nefes alıp yanıma geldi ve elimi avuçlarının içine aldı. Bana keskin bakışlar atıp birden Çağatay'a dönüp kafa attı. "Barın!"
Oğuz, Eda ve Pelin hemen Çağatay'ın yanına koştular. Oğuz Çağatay'ı yerden biraz doğrultup "İyi misin aga?" diye sordu. Çağatay olumlu anlamda başını sallarken ben şok olmuş şekilde Barin'a baktım. Tam bir şey diyecekken Eda bağırmaya başladı. "Sen kendini ne zanenediyorsun! Çağatay'a vurmaya nasıl cüret edersin!"
Barın Eda'yı takmayip Çağatay'a döndü. "Sevgilimin yanında bir daha seni görürsem kafa atmakla kalmam sadece!"
Barı'nın elinden kurtulup karşısına dikildim. "Barın kendine gel, onla öyle konuşamazsın," dedim. Barı'nın kaşları çatılırken "O benim çocukluk arkadaşım! Onun kıvırcık olduğunu duyduğumda mutluluktan boynuna atladım. Başka bir şey yok! Bir daha ona sakın vurma!" diye bağırdım.
Barın bana şaşkınlıkla bakarken Çağatay'a döndüm. "İyi misin kıvırcık?"
"İyiyim, iyiyim."Birden kolumde bir el hisettim. Barın'a dönmeme kalmadan beni odaya doğru sürüklemeye başladı. "Barın ne yapıyorsun sen?"
Beni umursamadan merdivenlere yöneldi ve sekiz kat çıktık. Odanın önüne geldiğimizde beni odaya söküp kapıyı ardımdan kapıyı kapattı. Bileğimden tutup "Ne demek oluyor bu? Sen her arkadaşının boynuna atlayıp üzerine mi zıplıyor sun?" dedi öfkeyle.
Bileğimi çekmeye çalışsam da yapamadım çünkü çok sıkı tutuyordu ve acımaya başlamıştı. "Barın bileğim ac-"
"Soruma cevap ver!"
Gözlerim dolarken "Ya sen beni ne zannediyorsun! O çocuk benim çocukluğum. Tek arkadaşım dı. Onun dışında bir Allah'ın kulu yoktu yanımda. Babamın işlerinden dolayı ayrıldık ve bir daha da konuşma fırsatı bulamadık. Bugün onun kıvırcık olduğunu öğrenince sevinçten ne yapacağımı şaşırdım!" dedim. Sonra göğsüne vurarak "Yani önüme gelenin üzerine atladığım falan yok! Nasıl böyle bir şey düşünebilirsin!" dedim.
Barın bileğimden tutup kollarımı arkamdan bağladı."Ne olursa olsun bir erkeğe sarılmayacaksın! Zoruma gidiyor anla! Sen benimsin ve seni başka bir erkeğin yanında görmeye dayanamıyorum!"
Gözlerimdeki yaşlar firar ederken "Sen ona ben sana güvenmiyorum desene," dedim. "Hay-"
Bileğimi ondan kurtarıp onu geriye doğru ittim. "Se-sen!" Ellerimle yüzümü kapatıp ağladım. Barın bana hiç güveniyordu. Bu cidden kırmıştı.
Barın elimden tutmaya çalışınca geriye doğru adım attım. "Sanem yok öyle bir şey! Kıskanıyorum seni anla!"
"Kıskanmak ayrı bir şey, güven ayrı bir şey. Anlamadan dinlemeden Çağatay'a kafa attın. Gelip bana 'Ne oluyor burada?' diye sormadan bile! Bu güvensizlik Barın Ateş!"
Bir şey demesine izin vermeden odadan çıktım. Tamam kabul ediyorum suçluyum ama böyle yapması gerekmiyordu. Azıcık da olsa bana güvenmesi gerekiyordu ama o güvenmedi. Kendi kafasına ne estiyse onu yaptı.
***
Üzerinde oturduğum kumlara iyice yerleşip denize baktım. Barın çok kırmıştı beni. Güvenmemesi... Bu çok koymuştu işte!
Yanımda bir hareketlilik oluşunca bakışlarımı oraya çevirdim. Barın'dı! Tam ayağa kalkacaktım ki kolumdan tutu ve geri oturttu. "Yalnız kalmak istiyorum Barın!"