On Dördüncü Bölüm

165 22 17
                                    

Bir hafta sonra...

(Ecem Seven...)

Bu gün son sınavımız olduktan sonra Bora ile beraber deniz kenarındaki bir parka gitmiştik. Beklediğim kadar kötü geçmemişti sınavlarım. Bora ile kantindeki konuşmamızdan sonra beni güzel bir şekilde azarlayıp dersin başına oturtturdu. Ama anlamadığım bir şey vardı ve Bora'ya sormaktan çok çekiniyorum. O günden sonra bir tuhaf olmuştu. Eski neşesi, iştahi, maceracı ruhu yoktu artık. Buz gibi bakıyordu bana. Gülmüyor, yemiyordu. Kaç kere özür dinlemiştim o söylediklerimden sonra.

Ama ben küçümsemek için söylememiştim.

Parka odaklanmış, salıncakta sallanan çocuklara bakıyordu. Anne babaları çocukları salıncağa bindirmiş sallıyorlardı. Bora'ya döndüm. Gerçekten bir ailesi  yokmuydu ? Benimki olduda noldu sanki.

Çocuklar inip aile parktan gidince ayağa kalkıp "hadi gidelim" dedim. Bana itiraz etmeden ayağa kalktı. Kolundan tutup salıncakların yanına götürdüm. "Ecem saçmalama istersen." onu umursamadan çantamı kaydırağın altına attım. "Sana noldu bilmiyorum ama ben çok sıkıldım." bana odun gibi bakınca "bin" dedim. Yüzüne birden bir gülümseme yerleşti. "Hah şöyle" dedim. İkimizde yan yana olan salıncaklara bindik. Kulaklığımı takıp tekini ona verip bir şarkı açtım. Rüzgar yüzümü yakıyordu ama olsun.

Neşesi yerine gelmiş gibiydi. "Bora, bak ne diyeceğim. Sizinkileri de arıyalım gelsinler. Bir yerlere gideriz, bir şeyler yaparız. Ne dersin?" ayaklarını yere sürtüp durdu.

"hiç onları aramayalım bence. Furkan gelemez, Sıla ile Sinem de gelemez."

"Niye?"

"Furkan Sineme çıkma teklifi edicek. Onun için hazırlık yapıyor. Sıla ise Sinem'i oyalıyor. Boşver onları."

Salıncaktan indim. "Pardon? Niye benim haberim yok bundan?" O da indi. "Bilmem, Furkan kimseye söyleme dedi bende söylemedim." Bak sen! "Ben kimse miyim Bora?" Güldü. "Aman be! Furkan söyleme dedi." aman ne iyi demiş. Çantamı kaydırağın altından alıp "yürü, gidip bakalım. Bizde yardım ederiz Furkan'a"

Önüme geçip beni durdurdu. "dur bi Furkanı arıyalım belki istemez bizi." ayağına böyle fırsat gelmiş elinin tersiyle itecek miydi? "iyi hadi ara" telefonunu çıkartıp aradı. Bora durumu anlatınca bize bir konum attı. "Hem ben kızım bir kere. Anlarım böyle şeylerden."   Bora yanımda sırıtınca rahatladım. O bir haftalık gerginlik geçmişti sanki.

(Pelin Akkaya...)

"Biricik sana n'oldu? Sen böyle değildin." hâlâ tantana yapıyor. "Derin Mert ile gidince bir şey yok, Su annesine gidince bir şey yok, Su ile Mete sinemaya gidince bir şey yok da biz Efe ile gidince mi var!"

"Siz herhalde anlamıyorsunuz! Şurda yarışmaya ne kadar kaldı haberin var mı? Kimse bir yere gitmiyor. Anladınız mı? Yitmek yok." yatağımın üstünden montumu ve çantamı aldım. "Sen öyle san. Ben gidiyorum, yiyorsa durdur." kapıdan çıkıcağım sıra konuşmaya başladı. "Sen o kabından çıkarsan bir daha giremezsin." şaşırmıştım açıkçası. Biricik'e dönüp "Bak sen! Ecem'in ikinci eli gelmiş aramıza. Ne yaptın format mı attırdın kendine?" ağır oldu ama haklıydım. Cevap vermedi. "Afedersin" dedim. Hemen yanına gidip özür diledim. "iki gün kalıcaz zaten. Sezon kapanmadan gidelim diyoruz. Bir daha da gidemeyiz."

Çok şey istiyoruz sanki. Alt tarafı iki günlüğüne Uludağ'a gidicektik. Zaten annemi babamı zor görüyordum. "Lütfen Biricik" kollarını göğsünde bağlamış umursamazca bakıyordu. Birbirimize bakmaya başladık. "İyi tamam" ama bu söylediği hiç de içten değildi. Hemen boynuna atlayıp sarıldım. "söz gelince çok çalışıcam. Söz."

Kolej Savaşçıları 2 İhanet Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin