beş.

280 58 66
                                    

Chan ve aramız kötü ve ben sebebini inkar ediyorum.

Samimiyetinizin olmadığı insanlarla en ufak sözü nice anlamlara yorum aranızı bozmak daha kolaydır. O gün öyleydi ama şimdi, birkaç gündür normal insanlar gibi davranırken daha beteri olmuştuk.

Hareketleri abartılı, amaçları önceden belirlenmiş kendine güven dolu hareketler. Mesela yorgun gözükmüyor. Yanımdan geçerken hızla geçiyor ve ne işi ne ise bir çırpıda yapıyor.

Ben de inadıma hiç olmadığı kadar sık çıkıyorum odamdan.

Ben onu seyrediyorum ama o gözlerini bana çevirip bakmıyor bile.

Neyse ki akşam yemeklerini hala beraber yiyoruz.

Farklı davrandığını fark ettiğimde o akşam odamdan çıkmamaya karar verdim ancak beni yine de çağırdı. Demek ki çok da kötü bir şey yapmamışım diyorum. Belki de yalnızca başka bir şeye üzülmüştür.

Hava soğuk. Nisanın sonuna kadar sürecek gibi duruyor. Bense dolabımdan bacakları uzun bir şey bulabilmek için üşengecim. Chan bile üzerine bir şey geçirip de çıkıyor odasından artık.

Yok, şikayetçi değilim. Güneşin öğle vakti görünüp sonra evimizi bize bırakması işime geliyor. O loşluk şimdi daha çok, daha hoş.

Mutfaktan benden önce çıkıyor. Elbette neden böyle davrandığını delicesine merak ediyorum. Çünkü iyi hissetmesi için neler yapabileceğimi bilmek istiyorum, ihtiyaç duyacağı insanın ben olmadığımı bilsem de.

Elbette birkaç abur cubur her ne olduysa ya da, umarım öyle değildir ama, bana neden tavırlıysa düzeltmeye yetmez ama ona ne olduğunu sorabilmek için bir bahanem olur.

İçeri girerken tereddüt ettim ama kapıyı çaldıktan sonra gir demesini bekleyemedim. Tabiki bana minik gözlerinin el verdiğince koca bir şaşkınlıkla bakacak.

Kapının olduğu duvara yaslı yatakta oturmuş, önünde bilgisayarıyla uğraşıyor. Parmakları şimdi donup kaldılar.

"Bir şeyler yiyordum. Sana da getireyim dedim."

Tabağı yatağın ucuna, bana en yakın olan yere koyup kaçacak oluyorum.

"Teşekkür ederim." Yüzü yumuşamış mı yoksa aklımın oyunu mu? Gözlerimi kırpıştırıyorum. Yalnızca sakin. Otursam ne olur ki?

"Sen... Ne yapıyorsun?" Adamım, diyalog kurma işinde inanılmaz bir mesafe etmişim. Akşamlarımız için küçücük bir mesafe. Parmak ucunda adım adim, kelime kelime.

"Ders ile ilgili."

E, şimdi ne diyeceğim? Oturacağım. Arsızlık. Sormadım çünküm Sorunca aha da böyle lafı ağzına tıkıyor. Abartıyor muyum? Hayır...

Elimi yatağın kenarına koyup sonda birikmiş pikeyi iteleyerek düzeltiyor, her an düşecek kadar kıçımı koyuyorum. Bu aynı zamanda kendimi onun hayatında hak ettiğimi gördüğüm miktar. Daha fazlasını yapsaydım daha fazlası olur. Ama henüz ne ben ne o hazır.

Şimdiyse diyecek bir şeyim yok. Ben ona bakıyorum, o bana bakıyor. Acayibibden bir sahne, bize yabancı değil hiçbir zaman böyle yadırgayan gözler. Chan bana başka türlü bakmasını bilmez zaten.

Dudaklarım aralanır, Chan put gibi durur. Ben sırtımdan ter dökerek onun gözleri önüne sığmaya çalışırım ancak Chan'ınkiler ayaklı bir kameradır. Yapacak bir şey yok.

Hemen nasıl dönüyor işine. Sanki ben orada değilmişim, ne yaptığını da sormadan çıkıp yine sessizce kaybolmuşum. Beni sinirlendiriyor. Susmamalıydım en başında.

Ben değil bedenim konuşuyor. O gözler, önündeki işi benden daha da önemli olsa bile ki hiçbirimizden değil, illa bende olmalı.

Sağ bacağımı çekiyor ve yatağa koyuyorum. Ayağımı da yerdeki bacağımın altına sıkıştırıyorum. Gitmeyecek misin? Gideceğim, ama henüz değil Chan.

"Bu biraz farklı gördüm seni."

Kural değil ancak asla üzgün suratından bahsetmemek gerek. İnce farklılar onu her zaman daha çok önemsemek demek. Kavanozun havasını alan bıçak.

"Gözünden kaçmıyor."

Bir kıpırdanma. Sanırım alana giriş yapıyoruz.

"Bana da öyle yapınca..." diye mırıldanıyorum. "Kesin bir şey var dedim." Şimdi yok, cesareti kaybettik. Kavanoz kapaği ikimiz içinde yeniden dönmeye başlıyor.

"Bilmiyordum. Bir şey yaptığımı. Hiç fark etmemişim."

Dedim! Problem ben değilmişim! Önce içimdeki fenalığın çatırtıları diniyor ama tavan yerinden kopup alevlerin içine düşünce bize hava kalmıyor. Göğüs kafesim ve ben.

Sorunu benimle olsaydı düzeltmek de benim elimde olurdu. Şimdi başkasıylaysa ona nasıl iyi geceleğim ben?

"Sorun değil. Sadece senin için endişelendim."

Jisung Chan için neden endişeleniyor? Jisung daha yeni yeni konuşmaya başladığı umut söz konusu olmayan dikişlerinin ipi elindeki aşkı için neden böyle hissediyor? Dikişler sıkılır. Hızlı sıkılırsa ip kopar, yavaş olursa sıkı olmaz ve dikişler gevşek olup ip iki parçayı bir araya getiremez.

Yani bu avanak Jisung kimse ayvayı yedi.

Chan da en az onun kadar avanak herhalde. Donuk bir yüz ifadesi. Bir şey söylesene be adam.

"Teşekkür ederim." Sonunda. Ben bu teşekkürle ne yapacağım? Başka bir şey söyle, ne olursa, yalvarırım. Hala ikimizden de çıt yok. O teşekkür bir çıt değil. Ben onu hissedemedim. Gerekli şeylerin tadı yoktur.

Bir anda kapalı camdan bir şimşek, yalnızca onun ve benim gördüğüm bir şimşek çakıyor. Ben yerim hızla kalıyorum ve şunu söylüyorum: "Özür dilerim. Rahatsız etmek istemedim."

Çünkü benimle bunu konuşmak istemediği bariz ortada. Konuşmak istiyor mu, maalesef orasını kestiremiyorum.

"Jisung." diyor. Kolunu kavradığım aralı kapı paramparça olur, hiç dağ olamamış minik tepe Jisung çatırdar. Bu da tek bir adama bakar.

"Efendim Chan?"

Altına aldığı ayak parmakları kıvrılıyor, elleri kucağında, hali kafamın içindeki albümün sonunda.

"Ciddi miydin yoksa öylesine, hani görgü olarak mı sordun?"

Yalan mı söylüyorsun anlayamıyorum, diyor. Benim numara yaptığımı ne zaman gördün? Beni ne zaman gördün? Sanırım meselemiz de kaynağı da bu. Beni hala tanımıyor.

"Endişelendiğim için."

Işıktan hatları silik çenesini gözleriyle öne eğip başıyla onaylıyor. Birkaç saniye susuyor. Bir ömür. Şimdi kapıyı sökeceğim.

"Teşekkür ederim." Tekrar. Birazcık, belki daha fazla içten. Ben onunki görgü mü anlarım. Keşke benim onu bildiğim gibi o da beni bilse. O zaman nasıl korkarım.

Yani anlatmıyor. Devası olamıyorum. İçimde kurtcuk tam da sustu derken yeniden kemirmeye başlıyor yüreğimin çeperini. Demek ben de olabilirim, değilsem de yardımım dokunmaz. Chan o kurtcuk, hangi meyveyi yediğinden haberi yok.

*
😐

Çok Sarhoşum Ay Topu, ChansungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin