on bir.

250 50 17
                                    

"Haklıydın."

Daha iyi görünüyordum. Hyunjin bu yüzden yanıma uğrayıp hayatında olup biten ne varsa, alakasız da olsa tek cümleyle özetleyip kapının önünden kayboluyordu.

Konuşacak birilerine ihtiyacı olduğu belliydi. Daha doğru, konuşacak bir Jisung'a. Yeniden yakın arkadaş olmamıza sevinmişti ve ben şimdi yine onun korktuğu duruma düşmüştüm. Artık ne depresyon diyebiliyorum, ne bunalım.

Onu böyle görmek canımı sıksa da artık bir sorun olmadığını hissetirebiliyordu. En azından benimle bir daha konuşmamayı seçmemişti.

"Changbin'in benden hoşlandığını söylediğinde."

Bunu ne ara söylediğimi hatırlamıyordum bile. Önce gözlerimi kıstım, sonra da bu gerçeğin devamında oluşabilecek bütün senaryolar kafamın içine hücum etti.

"Ne zaman?"

Hyunjin pervaza yaslanmış, elindeki telefonunu bir açıyor ve bir kapıyor; olayın çok da heyecanlı bir tarafı yokmuş gibi rahat görünmeye çalışıyordu ama kapıya kafa atmak istediğinden emindim çünkü trans olduğunu söylediğinden beri bir erkekle ilişkisi yoktu. Yani açıkta yaşadıgı bir tanesi yoktu.

"Hani ben dışarıdan gelmiştim. Sen de yemek mi o diye sormuştun. Changbin ben eve dönerken bana uğra da al demişti. Balık yani. O zaman demiştin ya."

"Doğru." Demişimdir. Sadece balığı hatırlıyordum. Kim bilir hangi gün olmuştu bu.

"Bana buluşalım seninle bir şey konuşacağım dedi. Ne yapacağım ben?"

Tabii, konu Chan'ı pek ilgilendirmeyeceğinden bana geliyordu ama ben problemin ne olduğunu anlamıyordum.

Sorun her ne ise uzun zamandır içinde bulunduğum durumdan kendimi bir süreliğine de olsa koparıp ona yardımcı olmak istedim. Saçmalayacaktım.

Ellerimi yağlanmış saçlarımın arasından geçirmeye kalktım ve tiksinince yalnızca geriye atıp suratına baktım. Ama bomboş.

"Gidip konuş işte."

İçeri daldı, kapıyı kapayı ise unuttu. Kendine zararına bir şey oldu ama bu.

"Bana çıkma teklifi edecek eminim."

"Yani ondan hoşlanmıyorsun."

"Bilmiyorum!"

Böyle ani çıkışlarına alışıktım ama bilmiyorum gibi basit bir şeyi hiddetle söylemesini beklememiştim. Yani omuzlarım birazcık sıçramış olabilir.

Telefonunu masamın üzerine bırakıp iki adım geri çekildi ve parmaklarını birbirine kenetledi. Changbin'in mesajını okuyunca elime ne geçeceğini düşünüyordu bilmiyorum ama lafamı kaldırıp suratına aval aval bakarken bile bilgece bir söz, herhangi bir ses beklediğini anlamıştım.

"Ama bir başkasını seviyorsun," dedim o başkasına vurgu yaparak. Diğer ev arkadaşının adını verecek ya da imada bulunacak değildim. Kendim de bir şeyden haberim yokmuş gibi davranmaya devam ettim.

"Onu da bilmiyorum."

Tanrım? Orada mısın çünkü ben bir sevgiliye sahip olamayacağım...

Belki o değildir.

Umut yok. Kavurucu bir sıcak. Ellerim buz gibi. Telefonu masanın kenarına doğru ittiriyorum.

"O zaman ona kimden hoşlandığından emin olmadığını söyle."

"Ya umut veriyorum sanarsa?" Bu umudu vermekle kim yetkili acaba?

"O halde," dedim ve başımı yeniden ona kaldırdım. "Umutlanmasını istemiyorsan onu istemiyorsun. Hayır de gitsin."

"Nasıl bu kadar dümdüz olabiliyorsun?"

Hep duyduğum şeyler. "Gözlem yapabiliyorum."

"Üzülecek."

"Evet."

Asık suratı ile ayrıldığının ertesi günü özenle seçtiği giysileriyle akşam üzeri evden ayrıldı. Ondan önce odamda bir sürü tur attı. Ne kadar kötü bir insan gibi hissettiğinden bahsetti ve bunların hiçbiri bana mantıklı gelmedi.

Evden çıktı ama geri dönmedi. Ben onun odama dalıp olanları ağlamaklı anlatışını beklerken onun yerine Chan çıkageldi.

Gün henüz doğmadan kapımı araladı ve bir başka bahane bulmaya çalışmadan bu kez kendi için olduğunu kabul ederek benim yatağımda, benim battaniyemin altına sokuldu.

*
Alışmayın bir dahaki bölüm bitmezse yarın atamam lol

Çok Sarhoşum Ay Topu, ChansungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin