on üç.

300 46 33
                                    

Chan, Hyunjin'in o gece onu reddetmeye hazırlandıktan sonra Changbin'le yattığını bilmiyor ama ben, onun bunu hissettiğini biliyorum.

Şiirsel bir hüzünle yaşıyor. Taze olduğun daha hoş. Yalnızca birkaç günlük. Onun bu hüznünün tadı beni mest ediyor. Belki sadistik, belki romantik. Yanında ben varken bu tatlı hüznün sonunun kötü olmayacağı kesin ama. Ben sadece ona bu hüznü dozunda yaşamasına yardımcı oluyorum çünkü ona dedim, benim yolum bu.

Bunun yanında beni tanımaya çalışıyor. Genellike soru sormadan yapmaya çalışsa da, çünkü cevap vermek yerine istediğim bir an ağzımı açtığımda zaten susmayacağımı artık biliyor, arada benim açıklamalarıma muhtaç düşüyor. Aslında bunlar küçük sorular. Cevapları tek kelimelik. Bilmezsem de olurlar ama o, kafayı dağıtma işini abarttığından bilmezse ölür gibi yapıyor.

Bir konuşkanlığı var bana karşı. Hyunjin ile olan ilişkisindense eksilen hiçbir şey yok çünkü Hyunjin iyi rol yapıyor. Kazara edindiğini sevgilisini Chan'dan gizlemede. O bunu yapmamamı bizzat söylemese şimdi Chan'a ip uçlarıni veriyor olurdum.

Üçümüz birlikte susmayı tercih ediyoruz.

"Yazdığını bilmiyordum bile."

Hala benim bilgisayarımla işini görüyor. Bu yüzden önceleri odama adımını atmazken şimdi hiç olmadığı kadar burada. Ara ara yanıma yatıyor, sabab ayrılıyor.

Aslında son açılan dökümanlarımdan klavyedeki birkaç yan yana harfle isim koyduğum çalışmayı açıp bakmasına çok öfkelendim ama okumadığını söyledi. Hatta inandırmak için ödev mi diye sordu. Şimdi ise banyoda, omuzlarımız birbirine değerek aynanın karşısında dikiliyoruz. O sakallarını tıraş ediyor, ben dişlerimi fırçalıyorum.

"Ciddi bir şey değil."

"Neden?"

"Çünkü meteliksiz olduğu için elinde bir avuç kağıtla yayınevlerinin kapısında yatan bir ahmak olmak istemiyorum."

Gözlerimiz aynada buluşuyor. Dis fırçamı yerine bırakıyor ve kapının arkasındaki havluya gidiyorum. Beni seyrediyor.

"Ah."

Uykudan ağırlaşmış gözlerimde ben de aynadan onun yüzündeki tıraş köpüğünü boyamış minik kan noktasına bakıyorum. Resmen kaşla göz arasında jileti sağa kaydırdı.

Yeniden ona doğru bir adım atıyor, yanında durup yüzüne yaklaşıyor ve baş parmağımı kesiğin üzerine koyup elinden jileti alıp kesiğin etrafını ona değdirmeden sıyırıyorum.

İyilik filan değildi. Sadece canım istedi.

Jilet hala elimde, tıraş köpüğü olmuş parmağımı bir yere değdirmeden elimi lavabonun kenarına koyuyor ve yüzümü onunkinden birazcık uzaklaştırıyorum. Eşyasını elimden almıyor, doğrudan suratıma bakıyor.

Bu gerçeksi gelmese de ne olacağını anladım. İkimiz de gayet ciddiyiz.

Aynı yörüngeye düştük. Burunlarımız dip dibe durdu. Ben onu alanıma davet edercesine geriye giderken Chan benj takip etti. Sırtım banyonun dolabına çarptı.

Bunu ona neyin yaptırdığını, hangi psikolojik karmaşanın sebep olduğunu düşünmemeye çalışıyorum çünkü her şey hakkında bir fikre sahip olmak epey zamandır bunu bekleyen kalbim için çok yorucu.

Öpüşüyoruz. Tanrım, dememek için kendi zor tutuyorum ve gerçekten de bir tanrının o an çıkagelmesinden, özellikle de Chan'ınkinin, korkuyorum.

Islak, tek başına ele alındığında tiksindirici bir şey ama Chan'la öpüşmek ona sarılmaktan çok daha güçlü ve yıkıcı. Masum ve kırılgan olması gerekirdi. İlkinin bu kadar şehvet ve kararlılık dolu olmasını ummamıştım. Bir tuzağa, tadına asla doyulmayan şekerli bir gıdaya benziyor.

Yalnızca dudaklarımın üzerinde değil. Geri durmanın hiçbir anlamı yok. Bu kadar arzu dolu olması brni fazla heyecanlandırıyor.

Gözlerinin yumulu olduğunu nefes almak için yalnızca bir santimetre çekildiğinde ve hemen ardından yeniden dudaklarımın üzerine kapandığında jiletini tuttuğum elimi boynuna çıkarırken gözlerimi azıcık araldığımda görüyorum.

Acıtıyor. Bir o kadar da bağımlılık yapıcı. Bana karşı olan hislerin önderlik ettiği bir öpücük değil. İçgüdülere dayanıyor. Chan bundan zevk alıyor. Bense hak ettiğimi düşünerek keyif alıyorum.

Devamlı, düşünmeden, ardı bir türlü kesilmek bilmeden ufak ve ağır öpüşlerine devam etti.

Ayrıldık. Anlaşmış gibi ikimiz de son bir sesli öpücükten sonra yavaşça uzaklaştık. Elimi ne yaptığımın farkında olmadan ensesinden aşağı, omuzunu okşayarak ayırdım.

Yüzüne bakmadan oradan çıkmayı istemedim. Onun böyle bir şeyi yapıp yapmayacağını merak ettiğimden, yüzünün her bir köşesini dikkatle izliyor, bir yandan paniğe kapılmamaya çalışıyorum.

Hayır, bunu yapmama gerek yok. Her nefeste büyüyen göğüs kafesimin içindeki anormal kalp atışı dışında zaten sakinim.

Yalnızca gözlerimizin içine bakmaktan başka hiçbir şey yapmıyoruz. Ben hissizim dese inanmama sebep olacak darmadağınık gözlerinden aklından geçenleri anlamak o kadar zor ki. Burun deliklerini hala ara ara genişliyor. Anladığım kadarıyla ikimizin de heyecanı dinmiş değil. Gözlerimi, bunu yapmayı yeniden istediğimi belli etmeme sebep olmasın diye hemencecik kızarmış dudaklarına indiremiyorum.

Kulakları kıpkırmızı. Hala kıpırdamıyor. Ona bunu neden yaptığını sormayacağım ama yine de korkuyor ve bir yandan kendisi için bir açıklama bulmaya çalışıyor.

Elimdeki jileti, gözlerimi nihayet ondan ayırıp kendiyle baş başa bırakırken lavabonun kenarına vuruyor, aynada kendi köpüğe bulanmış suratımı görünce musluğu açıp tek hamlede temizleyerek yavaşça ona dönüyorum.

En azından bundan kimseye, o kimseyi biz zaten biliyoruz, bahsetmememi söylebilirdi ve ben be düşündüğü konusunda ufacık bir fikre sahip olup bu fikir sayesinde kendimi az önce kendime bir kötülük yapmadığıma ikna edebilirdim ama Chan bana yardımcı olmadı.

Ben arkamı yenjden döndüğümde değişen tek şey tıpkı kulakları gibi ateş basan boynuydu. Ve birazcık, evet sadece birazcık, pişman görünüyordu. Kendi canımı yakmamak için inkar edeceğim ve o olmadan devam edeceğim bir pişmanlık.

Jileti yeniden onun eline tutuşturup kafamı kaldırdım. Yüzümü onunkine yakın tutmaktan da kaçınmadım. Onun alanı içindeki havayı solumayı ben çoktan hak etmiştim, hatta geç kaldığım şimdi zarar benim zararımdı.

"Bir şey söylemeyeceğim."

Bunun onu rahatlatmış olması gerekirdi ama ben görmedim. Benim meselem bu masum duyguların olmadığı uzun bir bedensel çıkarlar öpüşmesiydi ne de olsa. Sevgi ya da aşk için değil. Sadece ateşli ve biraz zevkli.

*
Ben ders calismaya basladim bu da elimdeki son bolumdu birkac gun sonra gorusuruk ama bundan sonra da bolumleri biriktirmenizi oneririm askolar

Çok Sarhoşum Ay Topu, ChansungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin