Sessizliği dinliyorum bu gece. Hayal dünyasına sürükleniyorum yavaş yavaş. Bazen koridordaki ayak seslerine takılıyor aklım. Koridor boyunca azalarak devam eden ayak seslerini dinliyorum. Kimin ayak sesi acaba? Ne yapıyor? Nereye gidiyor? Nereden geliyor? “Neyse hayallerime döneyim ben.” derken birden balkondan gelen sesle irkiliyorum. Düşüncelerim, hayallerim kaybolup gidiyor. Kaos oluşuyor beynimde. Uykusuzluktan sanırım. Neyse önemli değil. İlk kez uykusuz değilim zaten. Sahi saat kaç? Biraz daha uyanık kalıp yaşamanın, aldığım nefeslerin tadına varmaya değer mi? Yoksa gereksiz bir zaman dilimi mi? Her neyse. Zihnimde bir yabancı var. Hiç konuşmuyor. Sadece duruyor orada. Yaklaşmaya çalıştıkça kaçıyor, ben kaçtıkça da o kovalıyor. Bazen korkutuyor beni. Sanırım şizofrenik bir şey. Ya da değil. Hep bir belirsizlik. Hiçbir düşüncemin, hiçbir hayalimin sonu yok. Hepsi yarım. Sanırım uyku vaktim gelmiş.
Sevda diye başıma üşüşen yalnız kalma korkusunu alt ettikten sonra, hiçbir gecem gebe kalmaz hüzünlerden muzdarip günlere. Güçlüsün diyor artık yüreğim, ham değilsin diye sesleniyor hayallerim ve fısıldıyor farklısın diye kalemim.
Her insan bir ömür yaşamaya ve yaşlanmaya değer.
Geç öğrendim bunu ama değer bilemedim bazen ve kıymet bulamadım çoğu kez.Ben de bıktım kendimden aslında…Yine depresif durumlarımdan birini yaşıyorum. Tabi buna yaşamak denirse. Kendimi hiç olmadığım kadar yalnız hissediyorum. O lanet olasıca saatler bana yıl gibi geliyor. Sadece konuşmaya ihtiyacım var. İçimde bir şeyler ölüyor veengel olamıyorum.Lakin; mutluyum çünkü sadece kendi kendime hesap verebilirim.Kimseye eyvallahım yok artık.
Sonunda kendimi en iyi anlatan sözcük öbeğini bir geyik muhabbetinde buldum:
Panik Depresif.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Depresif sanat
General FictionO gece de sürekli gidip kaldığım o ucuz otel odasındaydım.Ne zaman birilerinden kaçmak istesem bu küçük,rutubetli odaya ve viski şişelerine sığınırdım.O gece de yine böyle bir kaçış günüydü..O otel odası böyle şeylere çok alışkındı.Füme koltukta, bi...