Sözcükten öte

173 8 1
                                    

Odaklanamıyorum asla, darmadağınığım. Sabahın beşine kurulmuş bir çalar saatin dürtüklemesiyle, önce yastığa dökülen beynim sonra halıya düşen gözlerim kalıyor oracıkta. Kulaklarım ise dün geceki şarkının peşinde hala. Ben dediğim şey koyuluyor yollara, dolanıyor ruh gibi. Uykuya olan hasretim gün boyu devam ederken çok huzur veriyor yatağımla kavuşmamız. Deli oluyorum ben uyurken işleyen zamana, nefret ediyorum. Düz bir çizgi olsa uykuya daldığım andan sonrası ve geri gelemesem dünyaya. Vardır elbet çaresi yaşamak denen illetin. Vardır bir ilacı bu amansız telaşın. Sonlar heyecanlandırır beni, büyük son gelsin artık madem. Çünkü iki saniye sonrası için bile söz veremiyorum kendime hiçbir konuda. İki saniye sonrası bile muamma hepimizde. İki saniye sonrası bile, hep çok uzak. Gel de sarıl şimdi olmayan mutluluğa etraflıca. Gel de sıkı sıkı tutun varlığında bile artık tedirgin olduğun mutluluğa. Hiç kalbin kırılmayacakmış gibi iki saniyeliğine hayat dolu yaşa. Sonrası tam tersine kayabilir çünkü anında.

Farkına varamıyorum uzun zamandır, anlamlandıramıyorum bel ki de. Şansızlık mı diyoruz biz bu duruma, bahtsız olmak mı? Tam bir kıpırtısı oluyor hayatında insanın, anında yıkılıyor başına hayalleri. Tam şekillendiriyorsun tüm güzellikleri kafanda, hemen çarpıyor suratına birileri acımadan gerçekleri. İki saniyede dünyası başına yıkılabiliyor insanın. Apar topar geberesim geliyor bazen, beceremiyorum. Sanırım en büyük sıkıntı bu. İnsan vazgeçmişken, bırakabilmeli her şeyi. Pes edebilecek kadar cesareti olmalı. Tüm umutları bir kenara bırakıp önünü görebilmeli ve seçimsizlik gibi bir seçeneği olmalı kenarda. Kucak dolusu avuntu taşımışım dünden; her biri gereksiz, her biri yalan. Dört tarafı saçmalıklarla çevrili bir dünya yaratmışım ve tam ortasına kurulmuşum. Yeri geldi mi hepsini elinin tersiyle itebilmeli insan. Gözünü karartıp yarın için, dününde kalabilmeli sonsuza dek.

Hiçbir şey umrumda olmasın istiyorum önce. Öyle bomboş yaşayayım. Sonra keyif alamadıkça hiçbir şeyden, her belaya bulaşmak geliyor aklıma. Yapabileceğim ne kadar kötü şey varsa hepsini yapasım geliyor. Korkuyorum kendimden ve çekiniyorum insanlardan. Bu durum beni içime itiyor. Durağanlaşıyorum çoğu vakit. Her türlü hissin ruhu terk ettiği bir an bu. Boş boş dalıp gitmek gibi mesela, bazen uyuştuğumu farkediyorum. Beyni terkeden tonlarca düşünceye rağmen kafamın ağırlaştığını ve beynimin karıncalandığını… Tek çare beklemek oluyor, hiç kıpırtı etmeden durağanlaşmak. Kalbine gömülmüşse benliğin, uzaklara dalıyorsun. Uzaklara gitme isteği seni uzaklara götürüyor. Zihnin gidiyor en azından uzaklara… Boş, bomboş. İçindeki boşluğun tarifi oluyor bakışların ve sadece bekliyorsun. Birinin kaldırıp götürmesini bekler gibi veya birinin engel olmasını. Birinin hakim olması gerekiyor sana, zihnine, yüreğine.

Derine bastırdığım her duygunun çekiyorum cefasını gün gelince. Özledim mesela, çok özledim. Biriktiriyor zaman arta kalanları ve çıkarıyor karşına en mutlu günlerin gecesinde. Gün, her ne kadar ışık dolu, sıcacık geçse de; gece o denli soğuk ve karanlık. Yarına dair tek bir umut zerresi dahi çığ olup yuvarlanıyor kalbine. Ağır geliyor sabaha kalkması bedenimin. Sızlatıyor ruhumu geceden artakalanlar. Gece, güzel müziklerle süslenip, vazgeçmiyor acıyla uyutana dek. Onca sefil kuruntu peşinden, minnacık bir ben kalıyorum…

Tek bir şarkılık ömrün kalsa, hangisini dinlerdin?

Depresif sanatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin