Yalnız hissediyordum. Ruhumun her zerresinin sarıp sarmalanmaya ihtiyacı vardı. Kocaman, sımsıkı ve yalnızlığım kadar uzun sürecek bir sarılmaya.
Kendime yetmeye çalışıyordum. Destek almadan veya birinin yardımını yakınımda hissetmeden yaşamaya. Böyle eğitilmiştim, bana böyle öğretilmişti. Yardım istemek acizlikti. Alışmıştım galiba. Belki de alıştığım tek şey kendimi bu yalana inandırmaya çalışmaktı.
O kadar eksik kalmış yanım vardı ki. Hissetmediğim duygular, yaşamadığım anlar... Bunları benim elimden almışlardı. Kaybettiklerimin farkındaydım, bunları geri getiremeyeceğimin farkında olduğum gibi. Ancak bu günümde hala onlar için savaşıyordum. Kaybettiklerim veya hiç benim olmayanlar için.
Elimdeki kahvenin sıcak dumanını içime çekerken zihnimde beni günden güne tüketen düşüncelerden sıyrılmayı umdum. Çalan telefonumun sesiyle kupamı elimden bıraktım. Arayan Görkem idi. Telefonu açtım.
"Günaydın Mehlika'm. Aşağıda seni bekliyorum."
" İniyorum hemen."
Daha fazla bir şey söylemeden telefonu kapattım.
Dün geceden beri kaldığım bu küçük evde neyi nereye koyduğumu çoktan unutmuştum bile. Fazla da alışmamaya çalışıyordum. Günü geldiğinde her şeyi ardımda bırakacağım gibi bu evden de ayrılacaktım.
Aslında şirin bir evdi. Amcam yalanımızın şüphe uyandırmaması için bu evde kalmam gerektiğini söylemişti. Her şey plana uygun ilerliyordu. Polat Bey'in teklifini kabul ettikten sonra bu eve gelmiştim. Söylediğim yalanların beni uyutmadığı bir gecenin sabahına uyanmıştım. Şimdi aşağı inip Polat Bey'in şirketine gitmem gerekiyordu. Görkem'in arabadan kornaya basma sesini duymamla onu daha fazla bekletmemeye karar vererek giyimime ciddiyet katacağını düşündüğüm blazer ceketi omuzlarıma atarak evden çıktım. Görkem arabanın içinde beni bekliyordu. Hızlıca arabaya indim.
"Tekrar günaydın güzellik. Nasılsın?"
Sesimi hissiz tutmaya çalışarak cevap verdim.
"Her zaman ki gibi. Sen?"
İyiyim demeye dilim varmamıştı. İyi de değildim zaten.
"İyiyim ben de. " Yüzünde oluşan ufak bir gülümseme ile devam etti. "Kadir Bey dün gece planın bu kadar hızlı işlediğine çok sevindiğini söyledi. Ayrıca seni tebrik ettiğini ve zaten senin bu işi başaracağına dair hiçbir şüphesinin olmadığını iletmemi istedi. Bende sana çok güveniyordum zaten ama bu işi bu kadar çabuk kapman mükemmel, ne diyebilirim ki?"
Tam da amcamdan beklenecek sözlerdi bunlar. Beni tebrik ettiğini neden gelip de gözlerimin içine bakarak söylemiyordu ki. Yaptıklarımı aslında tam olarak ondan kabul görmek için yapıyordum ve söylediği her şeyi tam da gözlerimin içine bakarak söylemesini isterdim.
"Çok da bir şey yapmadım aslında. "
Arabada ilerlemeye başladık.
Görkem on üç yaşında iken amcamla karşılaşmıştı. Aslında o bir sokak çocuğuydu. Babası ölünce annesi onu yetimhaneye terk ederek başka bir adamla evlenmişti. O da yetimhaneye uyum sağlayamayınca oradan kaçmıştı. Amcamın onu kir pas içinde bulduğunu ve eve getirdiği günü hala hafızamdan silmemiştim. Aslında ona acımıştım ve kendim için biraz telaşlanmıştım. Benim de annem ile babam yoktu ve beni Görkem'den ayıran tek şey amcamın varlığıydı. Amcan ona sahip çıkmıştı ve onu tam da istediği gibi yetiştirmişti. Camiadaki kimse Görkem'i tanımazdı. Amcam onu perde arkasındaki işleri için öyle güzel yetiştirmişti ki Görkem'e çok güvenirdi. Görkem de zaten amcama duyduğu minnettarlık yüzünden asla ona zarar verecek bir harekette bulunmazdı. Beraber büyümüştük ve onu çok iyi tanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUZMERAT
AcciónYalanlar içinde büyütülmüş bir kız çocuğu. Doğru sandığı her şey uğruna hayatla büyük bir savaş verirken peki ya en büyük doğrusunu kaybederse? Hayatını başarıya adamış bir adam. Biraz da kimsesiz. Kimsesini bulduğunu düşünürken bir anda tüm hayatı...