seventeen, crash through the surface where they can't hurt us

7.4K 1K 114
                                    

17 • Bu boşluğu doldurmaya çalışmaktan yorulmadın mı? Yoksa daha fazlası mı gerek sana? Bu kadar sağlam durmaya çalışmak zor değil mi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

17 • Bu boşluğu doldurmaya çalışmaktan yorulmadın mı? Yoksa daha fazlası mı gerek sana? Bu kadar sağlam durmaya çalışmak zor değil mi?

Geniş valizimi arabanın bagajına yerleştirirken Yoonha elindeki tavşanı ile birlikte bahçe salıncağında oturmuş, işimizin bitmesini bekliyordu. Jimin benim için gerekenleri hazırlarken Yeonha kendi çantasını da yerleştirmenin ardından bagajı kapattı. "Bu bir veda değil." dedi Jimin bana dönerek, kollarım ona dolanırken gülümsedi, "Elbette değil, artık iyi arkadaşlarız." dedim, Yoongi bana sarılırken ona ilk defa hyung dediğim için bana gülümsedi utangaç bir şekilde.

Yoonha, Jimin'e sarılırken Seokjin ve Hoseok sokağın kenarında göründü, Hoseok'un kucağında bu bir ay boyunca görmeye zamanımın olmadığı bebeği vardı. Yeonha kalçasını arabaya yaslayarak Seokjin'e bakarken güldüm, "Bu şirin bebeği kucağıma alabilir miyim?" diye sordum Hoseok'a, minik bebek kucağıma gelirken gözlerini tamamen babasındam aldığını fark ettim.

Buraya gelirken insanlarla bağ kuracağım aklımın ucundan bile geçmiyordu ama şimdi, gitmek istemiyordum. Konu sadece Jeongguk'a olan hislerim değildi, Merkez'in bulunduğu şehirde dağılmış bir ailem, hayatım vardı, burada olmaktan duyduğum keyfi orada bulamayacağımı biliyordum.

Hoseok'a bebeği geri verirken tombul yanaklarını öptüm, Seokjin bir köşede Yeonha ile konuşurken onlara bir şey demeden Yoonha'yı arabaya yerleştirerek emniyet kemerini bağladım. Tüm evrakları torpidoya koymanın ardından Yeonha'ya seslendim, gitme vaktiydi.

"TAETAE!"

Sokağın diğer ucundan bana seslenerek koşan Minseok'a baktım, kollarını açmıştı, siyah saçları dağılıyordu ve arkasından gelen Jeongguk'a bakmamak için zor duruyordum. Dizlerimin üzerine çöktüğümde kollarıma attı kendini, ona sarılarak saçlarını öperken bana sığındı. "Bana küstüğün için mi gidiyorsun?" diye sordu bana bakarak, dolan gözleri kalbimi acıtıyordu, "Ben hiç tavşan prensime küser miyim? Burada çok kalmayacaktım zaten miniğim." dedim, gözlerinden süzülen yaşları parmaklarımla silerken yeniden bana sarıldı.

Minseok'u bırakıp gitmenin Jeongguk'u bırakmaktan daha zor olacağını biliyordum, onunla aramda oluşan bağ çok özeldi. "Taetae, gitme. Sen de bırakma beni." dedi gözyaşlarının arasında, Jimim eğilerek Minseok'un saçlarını sevdi. "Bebeğim, seni bırakmıyorum ki. Söz hep geleceğim yanına, göreceğim seni." dedim, Minseok şu an bilmiyor olabilirdi ama yakın bir zamanda Delta eğitimi için Merkez'e geldiğinde yanımdan bir dakika bile ayrılmayacaktı, kendimi bununla teselli ediyordum.

"Lütfen, gitme Tae."

Minseok'a yeniden sarılırken ağlamamak için zor duruyordum, Jeongguk onu kollarımın arasından alırken "Bebeğim, Taehyung seni hep görmeye gelecek." diye tesellı ediyordu ama ona bakarken içim acıyordu, "Bana ne, gitmesin Taehyung. Bırakmasın beni." dedi, onu tekrar kollarımın arasına almak istiyordum, o kadar güzel bir çocuktu ki, "Minseok, ben geleceğim seni görmeye. Söz veriyorum." dedim, yanaklarını öptükten sonra ona baktım, hala dolu gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

touch it' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin