1'ev arkadaşı

679 65 47
                                    

Odama, bebekliğimden beri bana ait olan yere tekrardan uzun uzun baktım. Annemin ısrarı ile boyattığım yeşil -nefret ediyorum bu renkten- duvarımı bile özleyecektim.

Usul usul adımladım merdivenleri. Bu evi çok seviyordum. Beni mutlu hissettiren sayılı yerlerden biriydi ve şu andan itibaren bu evi terk ediyordum. Tamam bu kadar üzüntü yeter şu an bunların hiçbiri umurumda değildi. Ben Seul'e gidiyordum hayallerimin şehrinde üniversiteyi kazanmıştım ve bu kadar duygusallık yeterde artar bile.

"Lütfen ağlamayı kes Chan."

Karşımda salya sümük ağlayan arkadaşıma bakıp dudaklarımı büzdüm. Onu bırakıp gideceğim için çok üzgündü. Komik olan şey ise onun da en fazla 2 aya yanıma gelecek olmasıydı. Ne ara bana bu kadar düşkün olmuştu onu bile hatırlamıyordum.

"Ama seni çok özleyeceğim. Şimdi kiminle birbirimizi zorbalayıp en sevdiğimiz naneli çikolata kapli dondurmayı yiyeceğiz?"

Göz devirdim bu çocuk gerçekten fazla dramatikleşiyordu.

"Geç kalacağım Chan benimle otobüse geliyor musun gelmiyor musun?"

~

Derince soluyarak arkamda ağlayan Chan ve aileme son kez el sallayıp yılların eskittiği otobüse adım attım. Aslında doğruyu söylemek gerekirse ufak da olsa korkuyordum. Yeni hayat, yeni arkadaşlar, yeni ev, hatta yeni bir işim bile olabilirdi. Her şeyin sil baştan olması tedirgin ediyor tırnaklarımı kemirmeme neden oluyordu. Bu alışkanlığımdan nefret ediyordum ama edindiğim en normal alışkanlık olabilirdi. Gerçekten tuhaf bir insandım.

Yeni ev arkadaşım. Bu cümle beni çok geriyordu. Normalde yurtta kalacaktım ama annemin arkadaşı ısrarla benimle aynı okula giden oğlunun olduğunu söyleyip onun evinde kalmamı istemişti. Oğlundan da biraz bahsetmişti. Anlattığına göre melek gibi biri, insanları kırmayan sessiz sakin bir tipmiş. Böyle biri olması işime gelirdi hiçbir şeyime karışmazdı ama içimde tuhaf bir his vardı ve bu his ne zaman ortaya çıksa asla yanılmazdım.

~

Elimdeki adresi tekrar tekrar kontrol ederken oturduğum küçük ama şirin kafede amerikanomu yudumluyordum. Buranın kahvesi bile Jeju'nun kahvesinden farklıydı. Bunu sevmiştim.

"Efendim Chan?" Chan'ın bu bilmem kaçıncı aramasıydı ve sürekli de görüntülü arıyordu. Bu çocuğu da valizime koyup benimle getirmeliydim. Kesinlikle bu konuda hata etmiştim.

"Buldun mu?"

Kafeden çıktıktan sonra saatlerce sokaklarda dolaşmış bir türlü çocuğun bana gönderdiği adresi bulamamıştım.

"Mahalleyi bile bulamadım daha."

"Birinden yardım istesene! Bunu da ben mi söyleyeceğim? Saatlerdir köpek gibi sokaklarda dolanıyorsun!"

İşte şimdi gerçek Chan ortaya çıkmıştı.

"İyi kapat marketteki çalışandan yardım isteyeceğim."

Kendimden emin bir şekilde yürüyüp kasadaki çalışanın önünde durdum. Bu ne suratsız bir şeydi böyle, beni öldürecek gibi bakıyordu.

Boğazımı temizleyerek "Şu adresi bulamıyorum yardımcı olur musunuz?" diye sordum ve ardından o güzel gülüşümü sundum.

"Karşıdan google haritalara mı benziyorum?"

Sabır.

"Yok benzemediğiniz için size sordum zaten."

Bu neydi şimdi? Alt tarafı bir soru sormuştum.

Çocuk elimden telefonu alarak adresi kontrol etti.

"Alt sokakta 3. bina. Sokağın ismi değişmişti. Bunu gönderen kişi yanlış yazmış."

Şimdi her şey mantıklı gelmişti yoksa yönleri bulmakta gayet iyi biriydim. Kimse bu konuda elime su dökemezdi.

Teşekkür ederek marketten ayrıldım. Ne kadar uyuz olsa da yardımcı olmuştu sonuçta.

Kapıyı bininci kez çalışımdı ve kimse açmıyordu. Evde değilse neden adresi istediğimde evde olmadığını söylememişti ki zaten adresi de yanlış atmıştı uyuz herif. Sakin ol Seungkwan belki tuvaletin deliğine düşmüştür belki duş alıyordur aklına hemen kötü şeyler getirip tanımadığın birine ön yargı ile yaklaşma.

Saat gecenin 11'i olmuştu hem acıkmış hem de üşümeye başlamıştım. Üzerimdeki yazlık mavi hırkam beni artık ısıtmıyordu. Hareket edip otomatik ışığı yaktığımda önümde birinin ayaklarını görüp başımı kaldırdım.

İtiraf edeyim esmer tenli, uzun boylu manken gibi birini karşımda görmeyi beklemiyordum. Aman tanrım çok çekici duruyordu.

"Sen kimsin?" demişti. Tanrım sesi de dış görünüşü kadar etkileyiciydi.

"Yeni ev arkadaşın." diyerek elimi uzattım. Beni bekletmiş bile olsa bundan sonra birlikte kalacaktık tavır takınmamalıydım ki zaten markete gittiği belliydi ve elinde poşetlerle bana far görmüş tavşan gibi bakıyordu. Sahi neden öyle bakıyordu?

"Hansol'ün bir ev arkadaşı mı olacak?"

Ne yani bu kişi ev arkadaşım değil miydi?

"Çık kapıyı açayım."

Çocuk kapıyı açtığında hızla içeri girdim ve karşımda gördüğüm bu sinir bozucu manzara karşısında öfkeyle valizimi kenara fırlattım.

"Pislik!"

~

~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


housemate 'verkwan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin